1.2- breakfast

En başından başla
                                    

"İyiyim. Yani... Harry burada, bir şeye ihtiyacım yok."

"Ne yapıyor?"

"Kahvaltı hazırlamaya geldi az önce. Şimdi mutfakta."

"Gitmiş miydi? Yanında kalacağını söylemişti, nereye gitti?"

"Ben... Dün ona gitmesini söyledim, o da arada gelip kontrol etmek şartıyla gitti ama yine de pek yalnız bırakacakmış gibi durmuyor."

"İyi yapmış, gözüm arkada kalmayacak o zaman."

"Ona mı güveniyorsun cidden?"

"Güvenmiyorum ama sana zarar gelmesine izin vermeyeceğini biliyorum." dedikten sonra Louis gözlerini devirip sessiz kaldığında beklemeden ekledi Niall. "Ben hastaneye gidiyorum o zaman, dönüşte de bir iş görüşmem var. Görüşürüz!"

"Hastanede ne işin var?"

"Rose. Hatırlıyor musun?" diye sordu Niall ama hatırlamayacağından neredeyse emin olduğu için hemen devam etti. "Bahçedeyken görmüştün sen de, hatta beni yanına gönderip konuşmamı sağlamıştın. Telefon numarasını almıştım, konuşuyorduk. Haftaya taburcu olacakmış sanırım, çıkmadan biraz görmeye gideyim diyorum."

"Niall... Ben komadayken flört mü yaptın?"

Arkadaşının alayla söylediği şeylere kahkaha atmadan edemedi Niall. "Az önce çok da önemli bir şey olmadığını söyledin."

"Değil zaten, keyfine bak."

"Öyle ama her neyse, öpüyorum seni, sonra görüşürüz."

"Ben de seni öpüyorum, görüşürüz."

Telefonu kapatıp tekrar koltuğa bıraktığında Harry'yi elinde bir kapla, yeniden kapının önünde dikiliyor bir şekilde görmesi bir olmuştu.

"Bu sefer kiminle konuşuyordun?" diye sordu Harry bir yandan elindeki karışımı çırparken.

"Niall'la."

"Daha yeni kapamadın mı telefonu? Her saniye arıyor mu böyle?"

"Evet, sana ne?"

"Sadece garip geldi." Omuzlarını silkerken dudaklarını umursamazca büzmüştü. "Kiminle istersen konuş, hatta arayıp sorması çok iyi ama neden telefonu kapar kapamaz tekrar aradığını anlayamadım. Her neyse. Krepleri seversin diye sebzeli yapıyorum, olur mu? Nasıl istersin?"

"Sebzeli iyi, teşekkürler."

Harry onu kafasını sallayarak mutfağa gittiğinde Louis de yapacak bir şey bulamayarak peşinden gitmiş, kollarını tezgaha yaslamış ve sebzeleri kesme tahtası üzerinde doğrarken onu izlemişti.

Bir şey söylemeden dakikalarca orada beklemiş ve onun domatesleri, biberleri ve peynirleri kesme şekline çok önemli bir şeymişcesine odaklanmıştı. Onun asla konuşmayacağını fark eden Harry ne kadar ilgiyle izlenmekten memnun olsa da bir şey söyleme gereği hissederek gülümsemiş ve kafasını hafifçe ona çevirmişti.

"Mısır gevreklerini cidden seviyorsun, değil mi?"

Louis omuzlarını silkerek yanıt vermekten başka bir şey yapmazken bu Harry'yi hiç rahatsız etmedi, aksine daha fazla gülümsetti.

"Yine de başka şeyler yemen daha sağlıklı olur Louis, alışverişe çıkmamız lazım. Çabucak iyileşmen için bünyeni güçlendirmeliyiz, yaraların bir ay olmasına rağmen çok yavaş iyileşiyorlar. Ayrıca, en azından uykunun düzenli olduğunu ummakla yetineceğim."

Louis alayla gülerken yerinde doğrulup sırtını tezgaha yasladı bu sefer. Ona tabii ki yemek yemeyi de -mecbur kaldığında mısır gevreği yemesi haricinde- uyumayı da unuttuğunu söylemeyecekti.

Lost His Mind || Larry Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin