Bakışları sert bir şekilde bana döndüğünde çenemi eliyle kavramıştı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında sert yüz hatlarını daha net gördüm.

"Senin mi elindeydi lan? Bunları kendi isteğinle mi yaşadın!"

Sertçe yutkundum.

"Uyuşturu, psikolojin, hayallerinin senden çalınması...Bunlar senin elinde olmadan yapıldı Yankı."

Sesi yumuşak bir ton olduğunda benim gözlerim dolmuştu. "Dayanamıyorum abi..." Dedim ne dediğimi fark etmeden.

Kafamı onun göğsüne yasladım.

"Duygu değişimlerim, uyuşturucu arzum, öfke nöbetlerim, kendime zarar verme korkusu...Anla beni dayanamıyorum abi."

Bunlar yüzünden o kadar yoruluyordum ki ölme düşüncesi bana çok makul geliyordu. Basit değildi, kendimi öldürmekten korkuyordum ama bir yanım ölmek için can atıyordu.

Dengesizlik.

"Yankı'ım..." saçlarımı sertçe öptü. "Bu yorgunluğunu acını kendime o kadar çok almak istiyorum ki." Tekrardan öptü.

"Ne yaparsan yap ben seni yeniden hayata döndürecem. Her zaman kapattığın kapıları açacağım."

Sıkıca sarıldığında ona karşılık verip sıkıca sarıldım. Hissettiğim güven duygusunun tarifi yoktu. Bu nasıl bir şeydi bilmiyorum ama Uraz'ın kollarında güven vardı.

"Şimdi psikoloğunla görüşmen var. Yüzünü bir yıkayalım."

Yataktan indiğimde lavaboya ilerledim. Uraz suyu açıp yüzüme bir anda attığında şaşkınca ona baktım.

"Bu neydi şimdi!" Dedim sitemle. Omuzlarını çocuk gibi bilmiyorum edasında kaldırdı. Suyu tekrar yüzüme çarptığında sabır diledim. Yüzüm Uraz'a oyuncak olmuştu.

"Dua et ellerim sargılı." Dedim tehditkar bir sesle. O bunu hiç tınlamamıştı.

Kazağımı çıkarmak istediğimde bıkkın bir nefes aldım. Tehdit ettiğim adama ihtiyacım vardı şuan.

"Yardım eder misin?" Dedim ona dönerken. Kazağımı işaret ettiğimde yaralarımı tamamen görecek olması germişti.

Uraz bu halime kıkırdayıp, kazağımı çıkardı. Gözler önüne serilen yaralarıma baktım. En çokta sıcak demir izlerine.

Uraz'ın gözlerine düşen gölgeler ile derin bir nefes alıp, lavaboda çıktım. Dolaptan siyah swetshirt çıkardım.

Uraz önüme geçtiğinde eli köprücük kemiğimin altındaki yaraya dokundu.

"Bu işaret ne?" Dedi öfkeyle. "Onlara ait sembolmüş." Yuvarlağın içinde çarpı ve yıldız vardı. Bu sembolü sıcak demirle bedenime kazımıştı.

"Yara kuruduğunda oraya dövme yaptırmam lazım." O izi bedenimde taşıyamazdım. Uraz iç çekip, yaramı okşadı. Abi yüreği nasıl bir şey ki? Uraz acı çeker gibi yarama dokunuyordu.

"Yaptırırız aslanım."

Kazağımı giydirdiğinde aramıza sessizlik çökmüştü. "Sen çok güçlüsün Yankı." Kelimelerindeki samimiyet ve gerçeklik bana iyi gelmişti.

Bazen ufak da olsa ihtiyacım olan şeyin bu olduğuna emindim.

"Teşekkür ederim."

"Yapma!"

"Yapma ne olur!"

Ona yalvarmak kanımı donduruyordu. Aldığı sıcak demir bu sefer garipti. Ucunda şekil vardı ve bu şekil de demirden yapılmıştı.

Demiri yanan ateşte saatlerce bekletip, yanıma gelmişti. Korkuyordum...Deliler gibi korkuyordum.

"Yankı'cık beleş dövme ama." Odayı dolduran iğrenç gülüşü ile yüzümü buruşturdum. "Yeter...Dayanamıyorum artık."

"E ne güzel amacıma ulaşmışım demek ki." Ve o an köprücük kemiğimin altına bastırdığı sıcak demirle odayı benim acı çığlıklarım, onun ise gülüşleri doldurdu.

Beni en çok etkileyen buydu sanırım. Acı içinde bağırırken o adamın gülmesiydi.

 Acı içinde bağırırken o adamın gülmesiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Deniz Keskin

YankıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin