0.8- drowning every day

En başından başla
                                    

Bir de Harry vardı. Yıllardır asla tadamadığı her sakin anında sessizlikten faydalanıp bir şeyler geveliyordu ve her şeyi mahvediyordu.
Onu sevmeyi asla bırakmayacak olsa bile etrafındayken her şeyden nefret etmesini engelleyemiyordu çünkü gittiği günden beri başına gelen her şeyi hatırlatıyordu.

Bu yüzden, gidiş sebebini bile bilmediği ve öldüğünü düşündüğü eski sevgilisi şu aralar sadece sinirini bozuyordu. Birkaç saniyeleliğine de olsa toparlayabildiği sakinliğini yıkmasından ayrı nefret ediyordu.

Aslında bunları yapanın büyük bir kısmının kendisi olduğunu bilse de onu suçlumadan edemiyordu. Bunalımının depresyona, depresyonunun anksiyeteye ve ataklara, bunların -ne olduğundan haberi olmasa da- şizofreniye dönüşmesinden onu sorumlu tutuyordu.

Küçük yaşta ölmüş annesinin biricik oğlu olması, alkolik ve umursamaz babanın yapışkan hallerinden nefret etmesi, üvey kardeşleriyle geçirdiği yıllarda onların alayları ve o sırada babasının diğer çocuklarına karşı örnek baba olup kendisine şiddet uygulaması, reşit bile olmadan evden kaçması ve hem kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıp hem okumak için uğraştığı tüm o yılları ve onca şeyi unutmamıştı tabii.

Yine de, her şeye rağmen gülebilmeyi bilse bile içindeki asla atamadığı ve asla dışarıya yansıtmadığı depresifliği yüzünden bir terapi grubuna yazılıp onunla tanıştığında, ona aşık olduğunda, birbirlerine aşık olduklarında, çocuksu bir düşünceyle birbirlerini iyileştirebileceklerini düşündüğünde -ne kadar arada sırada ilişkilerinde pürüzler çıksa da- bir şekilde bir şeylere karşı inancı vardı. İkisine inanmayı seçmişti Louis. Harry ne yaparsa yapsın yanında olmuştu çünkü nasıl olduğunu nilmese de ona olan inancı ve sevgisi bir anda her şeyi geçmişti. Hayatında ilk defa birisine kendisinden çok inanmıştı ve bunun kaynağını bile bilmiyordu, sadece birlikte iyileşeceklerini her şeyden iyi biliyordu.

O kendisini bir anda bırakıp gittinde de son darbeyi yediğinin farkında olarak kendisini bırakmadan edememişti. Her şeyi boş vermiş, hatta iyi bir şey olabileceğine dair bütün inancını yitirmişti. Sonuçta bir anda bu hayatta sahip olduğu tek şey elinden alınmıştı; ne kadar ironik olsa da küçüklüğünden beri hep korktuğu şey başına gelmiş ve tam olarak yapayalnız kalmıştı.

Kimse sadece birisi için bu hale gelmezdi ama o, Louis için hiçbir zaman sadece birisi olmamıştı. Kısa zaman içinde ailesi olmayı başarmış, tutunduğu tek dalı haline gelmişti.

Gittiğinde dal kırılmış, artık yüzüne maske bile geçiremez olmuştu çünkü gemideki deliklere çivilenmiş tahta parçası sayesinde içeri girmesi önlenmiş sular tahtalara kırarak hızla içeri girmeye başlamış, kısa bir süre içinde boyunun hizasını geçmişti. O günden beri sürekli boğuluyordu. Su alçalmıyor ya da durmuyordu; yükselmeye devam ediyor ve asla kurtulamayacağını bildiği bu sular yüzünden sürekli korkuyordu.

Aslında hayatındaki her şeyin üstüste gelmesi spesifik olarak kimsenin suçu değildi. Herkesin biraz suçu olsa da en büyük suç kendisindeydi. Acılarıyla baş edebilmeyi asla öğrenememiş, akciğerleri tekrar ve tekrar patlarken o sadece çırpınmış ve işleri daha da kötüleştirmişti.

Yine de giderek son hamleyi yaptığı için bütün suçu Harry'nin omzularına yüklemek en kolayıydı. Şu an kendisine karşı duyduğu nefretin birazını ona yüklemek yapabileceği en iyi şeydi. Hatta yapamadığı diğer bütün şeylere karşı bunu o kadar iyi becerebiliyordu ki ona olan sevgisini bile unutturuyordu.

Tek düşündüğü o ve ona olan sevgisiyken, onu gördüğünden beri bu konu hakkında hiç düşünmemesinin sebebi buydu, aklına bile gelmemişti çünkü ondan gerçek anlamda nefret etmekle meşguldü.

Lost His Mind || Larry Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin