SIRLI SABAHLAR

156 82 265
                                    

Herkese yeniden merhaba:)) Sizi çok bekletmedim umarım...

Çok güzel bir bölüm daha sizi bekliyor.Umarım beğenirsiniz.

Öpüldünüz. İyi okumalar:)))

Bölüm şarkısı:

Labrinth - Still don't know my name

Her insan cebinde yeni bir sırla uyanamazdı sabaha. Onlar şanslı kişilerdi. Çünkü bazen yan odanızda yaşanan felaketten soyutlanırcasına kaçabilirsiniz. Kaçabilirsiniz ama onu sır yaparak benliğinize yeni bir kelepçe takarsınız. Bu kasabanın birçok evinde yaşanıyordu bu. Ah! Şu duvarların böldüğü odalar, aileleri hem parçalıyor hem bir arada tutuyordu.

Fulya hiçbir ses duymasa da ruhunu sıkıştıran düşünceler yüzünden tüm gece uyanıktı. Ayna karşısına geçti, pahalı kapatıcısını göz altında gezdirerek bütün yorgunluğuna adeta bir perde çekti. Ardından telefonunun kayıt tuşuna bastı ve en neşeli sessiyle başladı konuşmaya. "Günaydın sevgili takipçilerim, ben Her Şeyi ile Fulya. Bugün sizinle yine okul sabahına hazırlanıyoruz ve babamın gönderdiği dün kargosunu açtığımız Jimmy CHOO ayakkabılarımızı kombinliyoruz."

Fulya o video kaydında ve milyonları aşkın takipçilerinin gözünde dertsiz tasasız bir insandı. Böyle görünmeyi seviyordu. Yaptığı şeyi seviyordu, başka türlü ayakta kalamazdı. Tüm olanlar yaşanmamış gibi davrandı. Sabaha kadar göz kırpmamış, sabaha doğru Cantekin'in gittiğini görmüştü camından. Ardından uzun bir duş almıştı. Artık bu konu için ağlamıyordu bile. Hissizleşmemişti ama rol yapmayı iyi biliyordu. Selamlaması gereken, onu bekleyen takipçilerine yetişti.

Canlı videosu bittiğinde kendisi de artık okula gitmeye hazırdı. Telefonu tripottan ayırdı ve pahalı çantasını omzuna attığı sırada titreyen telefonunun ekranında babasının isminin yanıp söndüğünü gördü. Sabaha doğru, yani bundan en fazla 3 saat önce, engelleyemediği bir dürtü ve özlemle babasına mesaj atmıştı. Adam daha yeni gördüğü için kızına ancak dönebiliyordu. Fulya bir süre ekrana baktı, tüm bu duygu karmaşasıyla çevresine yetişmesi zor oluyordu. Yine de derin bir nefesin ardından yeşil butonu kaydırdı. "Babacığım?"

Erdem kızının sesini duyduğu anda sanki bütün yorgunluğundan arınmıştı. Fulya görmese de hissedeceği kadar geniş bir gülümsemeyle yanıtladı kızını. "Güzeller güzeli, kızım?" Sonra bir an durdu ve kızının sosyal medya hayatına ithafen başa aldı. "Ah yoksa, Her şeyi ile Fulya mı demeliyim?" Fulya merdivenleri inerken babasıyla her konuşmasında olduğu gibi hemen şımardı. Sanki özünde de bir nebze şımarık değilmiş gibi... "İstediğin gibi hitap edebilirsin Erdem Tezyöner, ikisi de benim."

Merdivenler bittiğinde mutfağa girdi ve annesiyle karşılaştı. Elinde olmadan yüzü düşerken babasının kahkahasına odaklanmaya çalıştı. "Güzelim benim.... Mesaj atmışsın bana, işten ancak dönebildim üzgünüm." Babasının sesi ciddileşirken Fulya çantasını masaya bıraktı, bu sırada Şenay hazırladığı meyveli yulafı ona doğru uzattı. Genç kız başını kaldırıp annesine bakmadı bile. Babasının devam eden sözlerine odaklandı. "O saatte orada sabaha doğru olmalı. Uyumuyor muydun sen bakayım?"

Erdem sürekli yurt dışına çıkardı hatta orada çalışıyordu esasen. Arada bir Minval'e gelirdi. Hoş Fulya olmasa onu da yapmazdı. Fulya çocukken buna alınırdı ama sonralardan babası ve annesinin birbirlerine tahammülsüzleştiklerini fark etti. Üstelik kabullendi. Erdem ise Fulya'nın reşit olmasını bekliyordu. Hayali kızının üniversiteyi yanında okumasıydı. Fulya da bu düşünceye oldukça sıcaktı ama Şenay'ın bundan henüz haberi yoktu.

Fulya kaşığıyla oynadığı yulafına bakarken dalıp gitmişti babası hattın diğer ucunda sessizce cevap bekliyordu. İyide Fulya, annesi karşısındayken ne cevap verecekti ki? Kısa süre düşündü, sonra kaçamak bir cevaba sığındı. "Seni özledim." Babası mesajda yazan cümlenin aynısıyla karşılaşınca, koskoca adam ayağını yere vurarak ağlayacak kadar duygu yüklendi. Sesinden okunan hüzünle cevapladı Erdem. "Bende seni çok özledim kızım. Biliyorsun fırsat kolluyorum. Geleceğim yakında." Fulya babasını en son bir yıl önce Eylül'ün ilk günü görmüştü. Babasının gidişi beraberinde birçok felaketi getirmişti. Fulya genzindeki sızıyla ağlayacağını hissettiğinde derin nefesle kendini toparlamaya çalıştı. "Evet biliyorum." Sonra annesiyle ilk kez göz göze gelerek devam etti. "Neyse baba, sesin yorgun geliyor. Ben seni tutmayayım, dinlen sen."

MİNVALWhere stories live. Discover now