2.Bölüm | Hırsızın İzinde

Start from the beginning
                                    

Alisa Jale'ye döndü. "Melis nerede kaldı?"

"Gelecekti. Bilemiyorum."

"Bugün sınav var."

"Evet, kesin geleceğim dedi. Halletmesi gereken ufak bir işi varmış. Bakkala uğrayacağım demişti."

Alisa'nın gözü büyük koridoru taradı. Kolunu tutarak yürüyen çocuğu gördüğünde, donup kaldı. Erkekler tuvaletine doğru ilerliyordu aynı zamanda acısı var gibiydi. Sabah hayal gördüğünü sanıyordu fakat üzerinde beyaz gömlek vardı okuldan biri olabilirdi. Bir anlık rehavetle işin heyecanına kapılarak yerinden fırladı ve koşarak çocuğun yanına gitti. Kolundan tutarak, çocuğu kendisine çevirdiğinde acı içinde inlemişti. Gözleri fal taşı gibi açıldı. Odasına giren maskeli yüzle cüssesini kafasında hesaplamaya çalıştı. Hayır, hayır. Bu çocuk kendisiyle aynı boydaydı. Cüssesi benzemiyordu fakat artık çok geçti. Çocuğu kolundan çekmişti.

"Ne yapıyorsun kızım? Dikkat etsene."

"Pardon, birine benzetmiştim. Koluna ne oldu?"

"Dün basket oynarken üzerine düştüm. Dün ağrım yoktu, fakat bu gün ağrım var. Sanırım doktora görüneceğim."

"Anladım, geçmiş olsun. Tekrardan kusura bakma."

Çocuk erkekler tuvaletine girdiğinde, utancından yerin dibine girmek istedi. Yanakları kırmızılaşmış, vücuduna sıcaklık basmıştı. Gerçekten çok utanıyordu. Bakışları koridorun diğer ucunda, kolunda kan olan çocuğa takıldığında, koşarak kalabalığın arasını yardı. Cüssesi iki gece önce eve giren hırsızla aynıydı. Genç bir çocuk olduğuna emindi. Vücudu ince ve bir o kadarda dikti. Hali ve tavrı, yirmi yaşından büyük olmadığını söylüyordu. Hatta aynı yaşıt olmalılardı. Bilemiyordu, bir anlık görmüştü ve ne düşüneceğini kestiremiyordu. Belki de odasında gördüğü cüsse abisine daha benziyordu. Yaş farkı olabilirdi ama otuz yaşlarında olmadığına emindi.

Çocuğu kolundan yakaladığı gibi duvara çiviledi. O kadar sert davranmıştı ki; çevresinde olan bir kaç kişi kendilerine bakmıştı. Kötü bakışları çocuğun yüzünü tararcasına üzerinde geziniyordu. "Manyak mısın kızım sen?"

"Koluna ne oldu?"

"Sana ne kızım? Deli misin nesin?"

"Koluna ne oldu dedim?" dedi Alisa öfkeli biçimde. Çocuğu ittirerek konuşmuştu.

"Ruh hastası mısın kızım? Bas git!"

"Cevap ver koluna ne oldu?"

"Sana ne?"

"Bıçak yarası değil mi?"

"Abi neredesin ya? Sabahtan beri seni arıyorum."

İkisinin bakışları da yan tarafa kaydığında gergin ortam bir anlık dağıldı. Çocuk şaşırmış görünürken, kavga anında geldiğini kavramıştı. "Hayırdır ne oluyor?"

Az önce duvara çivilediği çocuk, oldukça minyon olan çocuğa döndü. "Koluna ne oldu? diye diye yakama yapıştı. Ruh hastası mı, deli midir nedir..."

Sinirli bakışları Alisa' ya döndüğünde, diğer çocuk arkadaşına baktı. "Abi sen boş ver kızı, koluna az önce demir girdi. Ben izin aldım müdürden, yürü gidiyoruz."

Alisa'nın ağzı şaşkınlık içinde açıldığında, kendisini dikkatle ve öfkeyle kesen çocuğa baktı. "Af edersin, kusura bakma."

"Hayır derdin neydi de manyak gibi koluma yapıştın?"

"Birine benzettim."

"Nerde deli varsa beni bulur, siktir git kızım. Belanı bulma."

Çocuk sağlam koluyla Alisa' ya omuz atarak ilerlediğinde, Jale peşinden koşarak kolundan yakaladı. "Ne yaptığını sanıyorsun kızım sen?"

"İki gece önce odama giren, çocuğa benziyordu. Kolu yaraları olunca, okuldan biri diye düşünmüştüm."

"Ciddi misin sen?"

"Kapıya geldiğinde, eski harabe evin orda çocuğu gördüm. Beyaz gömleği vardı. Kim neden bu sıcak havada beyaz gömlek giysin ki değil mi ama?"

"Haklı olabilirsin."

Jale'nin koluna girdiğinde sınıfa doğru yürüdüler ve sıralarına geçtiklerinde, Melis görüş alanlarına girerek ön sırasına oturmuştu. "Hoş geldin."

"Hoş buldum."

"Neden geç kaldın?" dedi Alisa sorarak.

"Çarşıda işim vardı."

"Anladım."

Alisa'nın yeni telefonuna gelen, mesaj sesiyle bakışları çevrildi. Çantasını açtı ve telefonu çıkarttı. Bu eski telefonuydu. Çok iyi olmasa da kendi çapında akıllıydı işte. Yetiyordu. Gelen mesajın Twitter' den olduğunu görünce, girdi. Etkileşimleri boştu. DM butonundaki bir rakamını görmesi içindeki meraka büyük bir cevap olmuştu. Dokunmatik telefona tabiri caizse adeta bastığında, DM açıldı ve mesaj göründü.

"Beni bulmak için her kolu yaralı insanı duvara çivileyeceksen, işin var ufaklık."

Alisa küçük dilini yutacak gibi oldu. Hızla oturduğu yerden kalktı. Adımları sınıfın çıkışını bulduğunda her yer ana baba günü ve karışıktı. İnsanlar birbirinin yanından zor geçiyordu, neredeyse üst üstelerdi. Bakışları dikkatle kalabalığı taradı ve kendisine bakınan bir insan bulmayı denedi. Beş dakika kadar sadece insanları korku içinde inceledi. Gözüne takılan en ufak, rahatsız edici bir kimse, ne de gözleri birbirine değen herhangi bir insan bile yoktu.

Mesaj sesiyle güzel yeşil gözlerini tekrar telefon ekranına çevirdi. 

"Boşuna bakınma, beni göremezsin. Ayrıca sandığın kadar küçük değilim ufaklık. Okulda okumuyorum."

Alisa'nın gözleri tekrar etrafı inceledi. Gözüne takılan en ufak bir şey yoktu. Delirecekti. Aklı almıyordu. Şuan da resmen gözetleniyor ve bunun farkında bile değildi. Tüm dikkatli tavırları ve aldığı tüm eğitimlerin tecrübesi neredeydi?

Tekrar gelen mesaj sesiyle, başını öne eğdi.

"Boşuna kendini yorma ufaklık bulamazsın. On beş gün sonra telefonunu sana geri getireceğim."

Alisa, mesaja cevap verdi.

"Kimsin? Ne istiyorsun benden?"

Bir kez daha bakışlarını kaldırdı fakat etrafında ne bir mesaj sesi nede başı telefona eğik kimse vardı. Anında cevap geldi.

"Bir hırsız..." ve yazmaya devam ederek göndermişti.

"Fakat çaldığı telefonu sana geri verecek bir hırsız."

MASKEWhere stories live. Discover now