2. BÖLÜM ~

1 1 0
                                    

"Kerem, iyi misin oğlum?"

"İyiyim anne (ortama uyum sağlama yeteneğim). Ama bana neden oğlum diyorsun? Açıkça kızım ben."

"Şşş. Biliyorum hafızanı kaybettin ama şu anda erkek gibi davranman gerek. Baban duymasın sakın."

"Neden erkek gibi davranmam gerekiyor ki? Bandajlar da çok sıkı ayrıca, canımı acıtıyor."

"Biliyorum canım ama dayanman gerek. Sana durumu açıklamam gerekirse, çocukluktan beri seni erkek olarak yetiştirdim. Çünkü babanın şirketini ancak bu şekilde kazanabilirsin. Eğer baban kız olduğunu bilseydi seni büyütmem mümkün olmazdı. Eğer kızı olduğunu öğrenseydi büyüyünce seni başka bir şirketin sahibiyle evlendirecekti. Bizim ise bu durumda hiç söz hakkımız olmayacaktı. Senin özgürce yetişmeni ve benim durumuma düşmemeni istediğimden seni erkek olarak yetiştirdim. Başka çarem yoktu."

Böyle demesiyle beraber ağlamaya başladı.

"Anne ağlama, sorun değil. Tamam, şaşırmadım desem yalan olur ama şirket için satılmaktan ve insan muamelesi görmemektense erkek olarak yaşamayı yeğlerim. Hem aklıma gelmişken asıl adım ne benim? Herhalde bana bir isim düşünmüşsündür."

"Düşünmez olur muyum. Senin adın Aslı. En azından belli bir bağlantısı olsun diye erkek adını Kerem koydum."

"Tamam, peki ben nasıl biriydim? Okulda mesela, arkadaşlarım var mı?"

"Hmm... Bu konuyu Ahmetle konuşsan daha iyi olur. O senin okuldaki halini benden daha iyi bilir. Bu arada Ahmet bizim bahçıvanımızın oğlu. Seninle aynı sınıfta. Her ne kadar çalışanımızın oğlu olsa da, beraber kardeş gibi büyüdünüz. Sırrını bilen nadir kişilerden."

"Olur o zaman onunla konuşurum. Nerde şimdi o?"

"Uyandığını haber verdim, aşağıda bekliyor. Çağırayım mı?"

"Lütfen."

Böyle dedikten sonra aşağıya indi. Kısa bir süre sonra da Ahmet dediği çocuk geldi. Kapıyı çaldı.

"Gelin."

"Aaaa Kereeeem!!"

Dedi ve boynuma atladı.

"Ahh. Sakin ol başım çatlıyor."

"Pardon."

Gözünden bir tane yaş damlası sallanarak beni bıraktı. Çok şapşik birine benziyor.

"Durumumdan haberin var mı?"

"Evet. Mualla teyze anlattı. Hâlâ hafızanı kaybettiğine inanamıyorum. Beni de mi unuttun ha? Beni de mi?"

"Kusura bakma hafıza kaybı "onu bari hatırlasam" dememe izin vermiyor. Neyse sana bir şey sormam lazım. Okul hayatım nasıl? Arkadaşlarım falan var mı?"

"Ehehe... pek arkadaşın olduğunu söyleyemem, yani benim dışında. O da tam senin suçun değil aslında. Her ne kadar erkek gibi görünmeye çalışsan da, içinde aslında bir kız olduğun için sen de aşık oldun. Ama doğal olarak erkeklere aşık olduğun için de, eşcinsel gibi göründün. Çoğu insan arkandan seninle dalga geçiyor. Önüne gelen her yakışıklıya da sarktığın için, kızlar da sana düşman oldu."

"Hadi ya. O kadar kötü demek ha."

"Malesef... Nasıl yaralandığını biliyor musun?"

"Ağaçtan düşmüşüm ama orada ne aradığıma dair herhangi bir fikrim yok."

"Erkek kesmek için. Soyunma odasının penceresine bakan bir ağaç var. Oraya çıktın ve dengeni kaybedip düştün. Pfft.. Ha ha!"

"Ugh... Daha ne kadar rezil olabilirim acaba?"

Vücudumun sahibi pek de yerinde duramamış anlaşılan. Elbette erkek görünümlü biri, her ne kadar şirin görünse de, bir başka erkekle flörtleşmeye çalışırsa gay muamelesi görür. İtibarımı düzeltmeye çalışsam iyi olur.

"Bugün Cuma. Pazartesi'ye kadar iyice dinlen. Artık uyandığına göre okula gitmen gerek."

"Tamaaaam."

"Ben artık gidiyorum. Babama yardım etmem lazım. Pazartesi görüşürüz."

"Bye bye!"

Off... Okulu bitirmiş olmama rağmen yeniden okula gitmem gerekiyor. Önceki hayatımda sürekli bilgisayarlarla ilgilendiğimden matematik ve beden eğitimi hariç bütün derslerim zayıftı. Sınıfta kalmamak için deli gibi ders çalışmam gerekmişti. Tam da okuldan kurtulmuştum ki... Kendimi burada buldum. Ölmeden önce 20 yaşındaydım. Burada ise en fazla 18 gibi duruyorum. Ahmet'e kaçıncı sınıfa gittiğimi sormayı unuttum. Ama büyük ihtimalle lise sondayımdır. Neyse iyice dinlenelim de Pazartesi okula gittiğimde içinde bulunduğum durumu düzeltmeye başlayayım.

Game OVERWhere stories live. Discover now