Bölüm 12: Tuana' nın Planı

Start from the beginning
                                    

---

Hiç durmadan koşuyordum. Önce bomboş bir düzlükte koşuyordum. Uçsuz bucaksız görünen düzlük bir anda ormana dönüştü ve beni de içine aldı. Ağaçların arasından hızlı bir biçimde sıyrılarak ilerlerken eski evimi gördüm ileride. Babamın evini... Hızlıca ilerleyip kapıyı çaldım. Kapı kendiliğinden açıldı. İçeri girdiğimde ilk gittiğim yer kendi odamdı. Pembe ve mor dekore edilmiş sevimli odam. İnanması güç ama öyleydi. Salona geri döndüğümde babamı gördüm.

"Baba!" Sevinç dolu sesim yankılanarak babama ulaşırken başını kaldırdı ve içtenlikle gülümsedi. Koşup sarıldım hemen. Ne de özlemişim...

"Kızım!" Fısıltıyı andıran sesi benimkinden daha az olsa da yankılandı neredeyse boş salonun içinden. Sonra bir anda babamın göğsünden sertçe çekildim. Arkamı döndüğümde annem duruyordu.

"Bitti!" Dedi tıpkı bizimki gibi yankılanan ama sevinç ve coşkudan çok öfke ve hırs barındıran sesiyle. Tekrar arkamı döndüğümde babam benden çok uzakta ağaçların arasında duruyordu. Ne ara evden çıkmıştık hiçbir fikrim yoktu ama biz temiz ve düzgün bir açıklıkta dururken babam ormanın girişinden bize bakıyordu. O sırada küçüklüğümden bu yana dövdüğüm kim varsa hepsi annemin arkasına geçti ve hepsi bana gülmeye başladı. Gülüşleri hep bir ağızdan ve çok yüksek sesliydi. Onlarca katı olan bir apartmanda gibi hepsi ayrı bir yerden yansıyarak kulağıma ulaşıyordu sanki. sesler arttı arttı ve arttı... Ormanın karanlığı babamı içine çekmeye başladı.

"Baba!" Haykırışım sadece gülüşlerin ve kahkahaların artmasına sebebiyet verirken yerimde durmuş hiçbir şey yapamıyordum. Babam tamamen güzden kaybolduğunda yer kabuğu parçalanmaya başladı. Önce ormanın olduğu taraf sonra da kahkaha atanların olduğu taraf parçalandı. Herkes uçsuz bucaksız görünen kırmızı bir ışığın dibine çekilirken geriye sadece ben, benim üzerinde durduğum ve havada asılı gibi duran toprak parçası ve acımasızca yankılanmaya devam eden kahkaha sesleri kaldı. En sonunda benim üstünde durduğum parça da çatırdayarak kırılıp sonsuz kırmızı bir boşluğun içine doğru sonu olmayan bir düşüşe geçtiğimde ağzımdan tek ve acı bir haykırış koptu.

"Baba!"

"Baba!" Haykırarak ve yatakta sıçrayarak uyandım o lanet kabustan. Tek elimle yüzümü sıvazladım ve bacaklarımı yataktan sarkıtarak oturur pozisyona geçtim. Birkaç dakika öylece durarak kalp atışlarımın normale dönmesini bekledim. Sakinleştiğimi düşündüğümde ayağa kalkmaya çalıştım ancak bacaklarımın titrediğini ve vücudumu taşıyamadığını fark ettim. Biraz daha bekledikten sonra nihayet yere sağlam basabildiğimde adımlarımı odamdaki balkona yönlendirdim ve bıçak kadar keskin bir biçimde yüzüme vuran soğuk havanın beni kendime getirmesine izin verdim. Orada öylece durmaktan sıkıldığımda geri dönüp komodinimin ilk çekmecesindeki sigara paketimi ve çakmağımı alıp geri döndüm. 'Bir sigara, bir sigara daha, bir tane daha...' Derken Güneş, ufukta görünmeye başlamıştı. Neredeyse tüm geceyi uyanık geçirmek benim için alışılmadık bir şey değildi. Çok küçük bir çocukken bile kabus gördüğüm geceler uyuyamazdım. Annemle babamın yanına gitmeye çalıştığımda annem babamı uyandırmadan beni yataktan kovar ve yatak odasının kapısını kilitlerdi. Bazen, şansımın yaver gittiği gecelerde babam uyanır ve annem uyuduktan sonra gizlice yanıma gelir, benimle yatardı. Ama büyüdükçe ben gitmemeye, kabuslara alışmaya başladım. Bazı geceler kabuslarımdan kan ter içinde uyanır, biraz soluklandıktan sonra hiçbir şey olmamış geri uykuma dönerdim; bazı geceler ise uyandıktan sonra asla uyumaz, Güneş ufukta görünüp turuncu ışıkları yüzümü yalayıncaya kadar pencere kenarında yıldızları izlerdim. Daha da büyüdükçe bu, gece boyunca bir paket sigara bitirtmeye başladı bana ve zaman zaman, sırf zevk için, tıpkı bu gece de yaptığım gibi sigara izmaritlerini vücudumun çeşitli yerlerine bastırarak söndürdüm. Kolumun üst taraflarına doğru bastırdığım izmariti balkondan aşağı atarken gözüm kollarıma takıldı. Kesik ve yanık izleriyle dolu kollarıma... Vücudum ilginç bir metabolizmaya sahip. Öyle ki derim üzerinde kalıcı bir iz bırakmak oldukça zor. Onlarca izmarit söndürmeme rağmen en fazla yedi tanesi kalıcı bir iz bırakmıştır üzerimde. Kesik izlerine gelirsek... Güçsüzlüğümün ve korkaklığımın simgeleri. Bir daha asla ama asla korkak gibi kaçmayacağımı, gerekirse kaybedeceğimi bile bile sonuna kadar savaşacağımı hatırlatan sözler.

Siyah Kadar Yalnız (Düzenlemeye Alındı)Where stories live. Discover now