4

11 1 0
                                    

"Plan aynı şekilde devam edecek dikkatinizi dağıtmayın. Kulağınızdaki cihazları açın ne yapacağınızı biliyorsunuz. Kasanın içindekileri alınca görüşürüz."
Erwin en az korumanın oradan gitmişti. Eula da aynı mantıktan sol taraftaki yere gitmişti. Mike ve Mai birbirine daha yakın bir halde ilerliyordı.

Eula'nın ilerlediği yolda daha korumalar ölmemişti bu demek oluyor ki ölen kısımlar ya Mai'lerin olacakları konum ya da Erwin'in. Kulağındaki cihaza basıp durumu rapor etti. Üçü daha dikkatli olmalıydı.

Bir elinde silah diğeri ise belindeki kabızasındaydı. Çantasında ise şifreyi kırmak için bilgisayar vardı. Sessiz olmasını istediği için korumaların boğazlarını kesip öldürüyordu. Zaten varlığını iyi saklayabildiği için kolaydı hem de bu karanlıkta. Eula hâlâ aynı şekilde ilerliyordu.

Mai ve Mike ise adamları hızlıca öldürüp etrafı rahatça boşaltıyordu ta ki elektrikler kesilinceye kadar. Mai cihaza tıklamış ne olduğunu soruyordu. Eğer karşı takımda gece görüşü için bir şey varsa kesinlikle işleri bitmişti.

"Ah tabi ya, jenaratör 10 dakikaya otomatik olarak çalışıcak. Hem yaşayan görevliler çözmeye çalışıyordur." Diye sakin bir şekilde konuştu Eula.

"Bir saniye...elektriği nasıl kestiler? Daha yeni gelmiş olmalılar. Cesetler hâlâ sıcak ve kan daha kurumamış." Mike ile yolları ayırırken söyledi Mai.

"Hmm,kamera odası 3. katta...elektrik vesaire o tür şeyler bir alt katımızda. Dışarıda ki merdivenlerden aşağı inicem. Sonuçta elektrik odasına iki şekilde gidebilirsin,birisi binanın içinden diğeri ise dışarıdan. Erwin onaylıyor musun?" Hâlâ karanlık olduğu için aceleci bir şekilde konuştu.

"Güvenlikler oraya gideceklerdir bu tehlikeli. Hem kaç kişi olacaklarını da bilmiyoruz...ama neden olmasın?" Tehlikeli olsa bile Erwin sorun olmayacağından emindi. Diğerlerinin görmeyeceğini bilse bile sırıttı.

"O halde gidiyorum." Son kez konuştuktan sonra dışarıya çıkmak için hızla ve sessiz adımlarla yürümeye başladı.

O sırada Mai, yerde yatan cesete baktı. Ses duyup gelmişti ve tahmin ettiği gibi olmuştu. Binanın içerisini sadece ay ışığı aydınlatıyordu. Düşman çok yakınlardaydı. Plana uymak giderek zorlaşıyordu. Yine de bu hoşuna gitti. Uzun zamandır böyle durumlarla karşılaşmıyordu.

Bir hava hissetmesi ile kollarını kafasına siper etti. Lanet olsun ki tekme çok güçlüydü. Hızlı adımlarla geriye giderken karşındaki adam geri de durmamış saldırmaya devam ediyordu. Böyle giderse dayak yiyecekti. Sonunda bir zayıf noktasını görmüş ve vurmuştu. Adam gözünü sadece kısmakla kaldı ama bu vurması normal bir vuruş değildi büyük ihtimalle adamın bacağı ciddi bir şekilde incitmişti.

Dövüşmeleri bu şekilde devam ederken adam bu sefer sanki tüm gücünü kullanmış gibi Mai'nin yüzüne bir tekme attı. Aksi bir yere vurduğundan gözleri kararıyor ve dengesini kaybediyordu. Emin oldu bu bir Ackerman'dı.

Cihazı çaktırmadan açtı, karanlıktan göremezdi zaten. Ardından hemen sonra yere yığıldı. Adam yere düşen bedene baktı. Her ne kadar öldürmek istesede yapmadı. Karşı takımdan birisinin ellerinde olması onların avantajıydı.

Bacağı ağrıdığından zorlanarak kızı kucağına aldı. Sağlam vurduğunu kabul etmeliydi. Hange'ye haber verdikten sonra buluşmak için boş bir odaya girip kapıyı kiletledi.

Lagoon |  Aot Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin