" Bana güvenin. Sakın siz de bayılmayın ha? Dril."

Hemşire drili Aylin'e uzattı. Bilgisayarlı navigasyon için iki büyük ekranda hastanın MR görüntüsü ile ameliyat görüntüsü aynı anda görülebiliyordu.  Başka bir ekranda hastanın kalp atışları mavi zigzaglarla atıyor, tavandaki yuvarlak ışıkların hepsi yanıyordu,  saçları traş edilmiş, antiseptik sürülmüş hastanın kafatasına Aylin dril ile 3.2 mm lik bir delik açmaya başladı ve lazer uygulaması için incecik, çubuğa benzer bir cihaz taktı. Hastanın kafasındaki hangi noktaya dokunsa, karşısındaki ekranda görüyor, kirlenmesin diye her tarafı özel şeffaf bir kılıfla sarılmış ameliyat mikroskobunun merceklerinden alışık hareketlerle bakıyordu. Saatler sonra ameliyat başarıyla bitti. Hemşire, Aylin'in alnındaki son terleri de gazlı bezli tamponla alırken, güzel kız derin bir nefes verdi ve :

" İşte bu kadar. Hemşire hanım hastayı yoğun bakıma alın, başını 30 derece yükseltin. İntrakraniyal basıncı düşürmek için hipertonik saline ve mannitola başlayın. Ben bayılan hocama bir bakıp geliyorum. İlaçları da birazdan yazarım. "

dedi. Dahiliyeci:

"Aman Allah'ım! Hosteslerin uçak uçurduğu filmler izlemiştim ama bir asistanın beyin ameliyatını böyle alışık şekilde ve başarıyla yaptığı bir film olsa inanmaz, saçmalamışlar derdim."

deyince, teşekkür eden Aylin, ameliyathaneden çıktı, üstünü başını çıkartıp, ellerini yıkadıktan sonra;  teyzesinin yanına koştu. Neyse ki, kadıncağız gayet iyiydi. Yeğenini görünce:

"Ah! Kurabiyem. Hasta n'oldu? Öldü mü yoksa ? Vicdan azabından yaşayamam valla.  Madem ayıldınız hadi ameliyata devam edin demesinler diye kendime geldikten sonra da baygın numarası yaptım."

dedi. Aylin, başkası duymasın diye fısıldayarak cevap verdi:

"ŞşşttKıyamam sana,  merak etme teyziş, hasta gayet iyi. Şansıma ameliyathanede bana gereken cihazlar vardı. Hemşirenin dediğine göre sitenin sahibi burada beyin ameliyatı bile yapılabilsin dillere destan bir revir olsun demiş. Birkaç güne taburcu olur. Bir şeyciği kalmaz. Affet beni ne olur, benim yüzümden bayılmış olmalısın. Sana bunları yaşattığım için kendimi affetmeyeceğim. Şimdi tansiyonuna bir de ben bakayım. Kalp elektrona da. 

Kız , teyzişin tansiyonuna baktı, kalp elektrosu sonucuna göz attı, elindeki özel ışıklı cihazla gözlerine baktı ve "Pupiller de iyi, çok şükür, turp gibisin teyziş. Evimize gidebiliriz. Sevdiğim adam, kedişlerimiz ve çakma CIA ajanı hanımlar bizi bekler."  dedi.

"CIA ajanı hanımlar mı? Ay sen çok yaşa pamuk şekerim. Böyle güzel kısır, börek, kek yapan CIA ajanları da zor bulunur. Ha,ha,hay."

"Hollywood filmlerindekiler kara gözlüklü, kulağında telsiz, takım elbiseli  oluyor da, bizim çardağın CIA ajanları pek bi sevimli."

"Ahahaha, aynen öyle balkaymağım. Hadi gidelim."

ON BEŞ GÜN  SONRA 

Aradan on beş gün geçmişti. Gökhan dizisi için iki, üç günlüğüne İstanbul'a gitmişti. Hasta, Bodrum'da tam teşekküllü bir hastaneye nakledilmiş sonra da evine dönmüştü; sağlığı gayet iyiydi, karı - koca güzel bir buket çiçek ve çikolata alıp, Aylinlerin villasına teşekküre gittiler. Habersiz geldikleri için genç kız panikle büfenin üstünde duran emeklilik partisinde çekilmiş selfinin olduğu gümüş çerçeveyi ortadan kaldırdı. Az sonra çay içip sohbet ediyorlardı. Mehpare hanım:

"Ay, doktor hanımcığım yani nasıl şaşırdık anlatamam. Ameliyatı Ayşe yaptı dediler, şoke olduk! Maşallah...valla tü tü tü nazar değmesin çok iyi yetiştirmişsiniz öğrencinizi." deyince, Aysel teyze, sehapanın üstündeki çikolata kutusundan bir bitter ağzına atıp, Aylin'e göz kırptı:

" Benden iyi beyin ameliyatı yapıyor desem inanın." dedi. Kadının eşi:

"Bravo! Bravo! Boynuz kulak meselesi yani..."

diye ekleyince, karısı da "EHocası kim Suatcığım? Aylin hoca koskoca profesör doktor. Tabii asistanını da mükemmel yetiştirmiş. Maşallah. "

dedi. Onlar sohbet ederken,  Kızılcahamam'a araştırmaya giden özel dedektif bu sefer görev icabı sitedeydi ve eşini aldatan bir kocayı takip ediyordu. Sigarasından bir nefes çekip kendi kendine söylendi:

"Vay, vay, vay utanmaz herif, inşaata kontrole gittim diyerek, yazlık sitelerde kızı yaşında çıtırla oynaşıyormuş, karısı da Manisa'da bunun yolunu gözlüyor."

Uzaktan birkaç poz fotoğraflarını çekti. Aniden irkildi çünkü Nolanda yanında belirmişti. Kurduğu kumpasın işe yaramadığını öğrenince kızmıştı. Lilibel'i gözden düşürmek için başka şeyler yapmak zorundaydı. Başında yine sivri kulaklarını kapatan bandanası vardı. Dedektif sordu:

" Sen de ner'den çıktın?"

" Bir dost."

diye fısıldadı Elf kızı.

"Ha, ha, ha. Filmlerdeki gibi oldu bu cümle."

" Aynen öyle dedektif."

" Bak sen, dedektif olduğumu da biliyorsun. E? Hayırdır? Yoksa seni de başkası mı tuttu? Aynı adamı mı izliyoruz? "

" Yok ama sana ilginç bir bilgi vereceğim."

" Dinliyorum..."

Elf, dedektifin kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra gözden kayboldu. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Aylin'in teyzesi, bahçede çiçekleri sularken, kedilere mama verirken, sularını tazelerken uzaktan tele objektifli bir kamera "tttıırrrtttt....tıırrrrtttt" diye fotoğraflarını çekiyordu. Bir el. cep telefonunda Aylin'in son çalıştığı hastanenin "emekli doktorlarımız" sayfasına tıkladı. Karşısına Aylin'in fotoğrafları geldi. Az önce çiçek sulayan kadının fotosu ile hastanenin sayfasındaki iki fotoyu yan yana getiren dedektif ağzındaki sigarayı çıkartmadan konuştu:

"Vay canına! Haklıymış! Bu kadın başkası! "

Akşam olmuş ve  Aylinlere teşekküre gelen hasta ve eşi gitmişti. Güzel kız teyzesine döndü:

"Bu sefer atlattık ama ya yine seni bir hastaya götürmeye kalkarlarsa?"

diye sordu.

"Ben de ondan korkuyorum fıstığım" diye yanıtladı teyzesi. 

"Acaba İstanbul'dan dönünce her şeyi Gökhan'a anlatsam mı diyorum ama içimden bir ses sana inanmayacak ve seni terk edecek diyor. Nişana az kaldı acaba söy...."

Lafı, zilin çalınmasıyla kesildi. Gidip kapıya baktı. Kimse yoktu. Teyzesi seslendi:

"Kimmiş badem şekerim?"

" Kimse yok teyziş. Aa! Paspasın üzerinde bir zarf var."

Aylin, eğilip zarfı alırken, siyah kasklı bir sürücünün kullandığı motosiklet  "Groowwww!" diyerek uzaklaştı. Kız, zarfı açtı, içinde ikiye katlanmış ufak bir kağıt vardı ve içinde yazan şuydu:

" O yaşlı kadını Prof. Doktor  diye yutturduğunu biliyorum. Polise gitmemi istemiyorsan, 500 milyon getireceksin. Sana bir gün müsaade. Parayı getireceğin yeri yarın özel numaradan arayıp söyleyeceğim."

Kız, kağıt gibi bembeyaz oldu ve "BİTTİM!" dedi. 

Panik yok sevgili okur ♥ Kızımızın IQ sü biliyorsunuz epey yüksek.

Not: Tıpla ilgili kısımlarda naçizane biraz araştırma yaptım ama ailede doktor ya da beyin cerrahı olmadığı için bu kadar elimden geldi. Affola... 

GÜZEL KATİL (Tamamlandı)Where stories live. Discover now