"Hiç."

"İnandım say çünkü sana göstermek istediğim bir şey var."

Meraklı gözlerimle baktığımda bir şey dememe bile izin vermeden beni kolumdan tuttu ve kaldırdı salıncaktan. Koluma girip yönünü ormana çevirdi.

"Nereye gidiyoruz?"

"Sürpriz." dedi heyecanlı ses tonuyla. Ben ise daha fazla üstelemeden irislerimi her rengi barındıran ormana çevirdim.

Kokusu rahatlatıcı bir etkiye sahipti huzur veriyordu. Ablam ise suskunluğumdan sıkılmış olacak ki konuşmaya başladı.

"Akademiye gideceksin nasıl hissediyorsun?"

"Kötü, bir sürü kişi benim hakkımda konuşacak bana karşı cephe alan olacak en önemlisi güçlerime sahip kişilerle tanışacağım. Sence nasıl his?"

"Biraz düşüneyim...bence olumlu yönünden bakarsak eğer bu iyi bir şey biliyorsun. Tek olmadığını gösterir senin."

"Kanatkarı yok." dedim bıkkınca. Ablam ise umursamıyor gibi duruyordu . Kulağıma dolan çalı ezme sesleri ve pis bir koku yüzünden olduğum yerde durdum ve yüzümü buruşturdum.

Soran gözlerle bakan ablama sus işaret yaptım. Ablam ise anlamış olacak ki kınından yavaşça çıkardı kılıcını ben de aynısı yaparak birbirimize sırtımızı verdi.

Git gide yaklaşan seslerle pozisyon aldık ve beni yanıltmayacak şekilde dev boylarıyla troller gözüktü çalıların arasından.

Havayı koklayıp bize döndüler çirkin suratlarıyla ablam bana göz kırptı ve kendi tarafındaki trole yöneldiğinde bende kendi tarafımdakine yöneldim.

Topuzunu bana savuran trolle kenara çekilip kurtuldum. Güçlerim ormanda kullanmak tehlikeli olduğundan bir tek bilek gücüme güvenmem gerekiyordu.

Kılıcımı sıkıca tutup trolün bacak arasından kayarak aynı zamanda da ayaklarına kesikler bırakarak geçtim . Acıyla inleyen çirkin trol bozuntusu kendini sandığımdan daha hızlı toparlayıp topuzunu savurmaya başladı.

Üstüme gelen topuzla kanatlarımı kullanarak kaçtım ve koluna indim. Kılıcımı boylu boyunca kolundan omzuna kadar çizerek geçtim . İnleyerek yere düşen trole daha fazla acı çektirmemek için şah damarına kılıcımı savuracakken belimi sardı bir el sıkıca.

Ne olduğunu anlamayarak etrafıma bakındığımda ablamın trolü epey hırpalandığını gördüm.

Daha fazla bakamadım sebebi ise ensemde hissettiğim iğrenç bir kokuydu. Başımı o tarafa doğru çevirdiğimde çirkin trol ağzını açarak ve tükürüklerini savurarak kükrediğinde burnumu hissetmediğimi fark ettim.

Bu Ne biçim kokuydu hiç yıkanmazlar mı bunlar ya!

-Aynen öyle işi gücü yok birde banyo yapacaklar sen istediğin için.

Darcos'un söylediğine göz devirdim. Kim miydi bu konuşan kendini bilmez kendisi benim içimde bulunan sinir bozucu bir Ejder ruhuydu ve gölge gücüne sahipti. Çok bilmiş şey ne olacak.

Darcos'a söylenmeyi bırakmamı sağlayan şey ise trolün kendini tekrardan hatırlatmak için sıktığı belimdi.

Biraz daha sıkarsa pestil olacaktım. Kılıcımı tuttuğum gibi eline batırdım ve avucunun açılmasını sağladım.

Kendisi inleyerek beni serbest bıraktığında kanatlarımla havalanıp yere indim. Üzerime sıçradığı yeşil kanıyla yüzümü buruşturdum. Hırsını çıkarmak istercesine üstüne çıkarak gövdesinden boynuna kadar yolu çizdim. Acı çektiği için karşılık vermedi. Bende bunu kullanarak şah damarına bastım kılıcı, fışkıran kanı yüzüme ve kıyafetime gelmişti ve midem bulanmaya başlamıştı. Üstünden inip hızla kendimi suyla temizledim.

Ablama kaydığında gözlerim benim trolü ve kendi trolünü indirdiğini ve üstünü temizleyip bana doğru geldiğini gördüm.

"Paslandık biraz." dediğimde göz devirdim.

"Hazırlıksız yakalandım sadece."

İnanmış gözükmüyordu ama üstelemedi. Elleriyle toprağa emir vererek trol cesetlerini gömdü. Sonra da ellerini çırpıp hadi derecesinde salladı. Başımı sallayıp peşinden yürümeye başladım.

Ormanın kuytu yerlerine geçmiştik ve sınırı da baya baya geçmiştik. Ablam sarmaşığın kapattığı bir mağaranın önünde durduğunda kaşlarımı çatıp anlamazca önümdeki şeye baktım.

Ablam ise hiç oralı olmayıp sarmaşığı aralayıp geçti  mağaradan bende onu takip ettim. Kısa bir tünelden geçip ayaklarım tekrardan toprağa bastığında burnuma çiçek kokusu doldu. Böyle ferah bir kokuyu istesemde bulamazdım, olağanüstü bir kokuydu.

Gözlerim kapalı hissettiğim kokuyla böyle şahane bir yeri merak ettiğimden açtım gözlerimi ama gördüğüm şeyle olduğum yerde kalakaldım.

"Abla ama bu imkansız."

Ama bazen de imkansız dediğimiz şeyler gerçek olurdu ve bizi şaşırtırdı şimdi bende olduğu gibi. Nefesimi tutmuş, gözlerimle etrafa bakıyordum.

En son gözlerim ablamı bulduğunda genişçe gülümseyerek baktı bana ama ben hala rüyada olup olmadığımdan emin değildim.






Bölüm sonu


Bölüm kısa farkındayım ama git gide uzayacak bölümler.

Burdan sonra sizi Son Muhafız kitabıma beklerim. Seveceğinizi umuyorum. Profilimden ulaşabilirsinizzzz.

Bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın.

Karanlığın ve Aydınlığın Varisi  {Varis Serisi }Where stories live. Discover now