Bölüm 19 'Dört Rakamına Asılan Geçmiş'

Start from the beginning
                                    

"Öyle. Fazla güzelsin."

Öncelikle Bismillahirrahmanirrahim.

Az önce bana güzel mi demişti?
Cihangir Maranoğlu, az önce benim güzel olduğumu kabul mü etmişti?
Tek seferde anlayamıyor musun Beria, kendine gel!

Ben henüz üstümden duraksamış halimi atamaz iken o bambaşka bir konuya geçmişti.

"Raporlarını incelediğim zaman kalp deliğinin normale göre biraz daha büyük olması ameliyatı riskli hale getiriyor..."
Lacivert gözleri, tuhaf bir ifade ile sol tarafıma çöktüğünde devam etmişti.
"Daha önce bir kez bu operasyonu geçirmişsin fakat istenilen sonuç elde edilememiş. İkinci bir kalp ameliyatı olmak senin için ölümcül olabilir."

Tüm gerçekleri, bir bir yüzüme söylediğinde dikkatlice onu dinlemiştim.

Dakikalarca o konuşmuş ben de sessizce onu dinlemiştim fakat işin kötü yanı bunları çocukluğumdan beri defalarca duyuyor oluşumdu.

Konuşmasının sonlarına gelirken de üstüne basa basa bana şu cümleyi kurmuştu.

"Delik olan kalp, işlemez Efsun."

Bana 6 ay boyunca kullanmam gereken hapları bilgisayar üzerinde yazdığında, masasının üstünde duran küçük beyaz kağıtlardan birini alırken devam etmişti.

"6 ayın sonunda, cihazlarla beraber imvazif kardiyoloji biriminde ameliyatsız olarak bu delikleri kapatabiliriz..." Önemli bir ayrıntıyı vurgular gibi kafasını kaldırıp bana bakmıştı.
"Fakat bu yöntem şu ana kadar sadece 40 kişi üzerinde denendi. Henüz yeni sayılır-"

"İnan umrumda değil." İşin ucunda risk almam gerekiyorsa almaktan başka şansım yoktu.

Cihangir, 'pekala' dercesine kafasını salladığında yazdığı reçeteyi bana uzatmıştı.

"Dün gece de her şeye 'inan umrumda değil' diyordun... Umrunda olan tek bir şey söylesene bana."

Bir an da dün geceye dair konuştuğunda kalakalmıştım. Benim hatırlamadığım her şeyi o muhtemelen her anıyla aklına kazımıştı.

Yüz ifademde artık ne gördüyse kaşlarını havalandırdı.
"Hatırlamıyor musun?"

Anında başımı iki yana salladım.
"Neler olduğunu dair hiçbir fikrim yok."
Gözlerimi beklentiyle ona diktiğimde, o bana aldırış etmemişti.

"Ee?"

Tek kaşı havalandığında, bu işin birazcık daha uzayıp gideceği kesinleşmişti.

"Ne Ee?"

"Dün geceyi anlatmayacak mısın?"
Her ne oldu bilmiyorum fakat her gece deyişimde gözlerine bir karartı çöküyordu. Ve bu bile saçmaladığımın en büyük kanıtıydı.
Ne dedin adama Beria. Gel hazır gece iken sevişelim falan mı?

"Sen hatırlamayana kadar, hayır."

"Heh, çok güzel. O zaman ben büyük saçmaladım... Ne dedim sana? Bak Cihangir, yanlış anlama lütfen. Ben sarhoş olunca kendimi kaybediyorum."

Kendimi bu şekilde açıklamaya çalışıyor oluşum hoşuna gitmiş olacak ki devam etmemi ister gibi bir hali vardı.

"En son tanımadığım bir adamın evine gidiyordum, gerisini sen düşün."

Fabrikatörün KızıWhere stories live. Discover now