Burnunu saçlarıma gömdü ve derin bir nefes aldı.

Tabi ki bunu yapmayı sevdiğini de biliyordum.

"Keşke," Ufak bir sessizliğin ardından devam ettim. "Her şey farklı olsaydı. Keşke ailemden hiç ayrılmak zorunda kalmasaydım. İşte o zaman şansımız olabilirdi Gerad."

"Bunları defalarca konuşmamıza rağmen daha sonra tekrar konuşuruz. Şimdi anı bozmanı istemiyorum."

"Bunlar gerçekler Gerad. Annen beni bu eve getirdiğinde sizin kardeşiniz oldum. İnsanlar bizi kardeş sanıyor. Devlet dairelerindeki tüm evraklarda kardeş olarak geçiyoruz. Kimliklerimizde aynı soyadı taşıyoruz."

"Lütfen-"

"Hayır, susamam. Zaman geçiyor. Ve yakında..."

Birden susmam gerektiğini fark ettim. Bu konuları Cheryl ile konuşmaktan bile çekinirken, Gerad pek de iyi bir seçim değildi.

Görünüşe göre susmakta biraz geç kalmıştım.

"Yakında, ne?" diye sordu merakla.

Cevap vermedim. Nasıl söyleyebilirdim ki? Annen beni biriyle evlendirecek Gerad, aynı şekilde seni de öyle.

"Yakında ne, Rae?"

Ses tonu birden değişmişti. Bu konuyu açmamış olmalıydım.

"Hadi ama, bunu düşünemiyor olamazsın. Farkında olduğunu biliyorum. On yedi yaşındayız. Senin babanın işini devam ettirmen gerekiyor ve Cheryl bana birkaç aptal kişinin kapıya geldiğini söyleyip duruyor."

"Kim onlar?"

Kafamı iki yana salladım. "Bilmiyorum, ya da şöyle söylemeliyim, önemi var mı?"

Yaklaşık on beş saniye süren bir sessizlik oldu. Kafasında bir şeyler kuruyordu. Bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordu.

"Anneme söyleyelim."

Sözcükleri algıladığımda ağzımdan istemsiz bir şekilde "Ne?" çığlığı çıktı.

"Anneme söyleyelim. Biliyorsun, babamla aşk evliliği yapmışlar ve bize yardımcı olabilir."

"Ona bunu yapamam. Onu daha fazla zor durumda bırakamam. Beni aynı zamanda hem öksüz hem de yetim kaldığımda yanına aldı, bana bir meslek öğretti, sizden asla ayırmadı, yakalanıp idam edilmemem için kendi soyadını verdi. Gidip de 'Oğlunuzla evleniyoruz.' dersem olacakları tahmin edebiliyor musun? Bu nankörlük olur."

"Bizi anlar."

Ağzımı cevap vermek için açtım ama vazgeçip geri kapadım. Onun yerine, kalkmasını söylemek için hafifçe dürttüm. Nihayet kalktığında, ben de yeni elbisemi yırtmamak için dikatlice kalktım ve düztaban ayakkabı giydiğime şükrederek dallara teker teker basıp yavaşça aşağı indim.

Eve giden patikaya girdik ve ağaçların arasından geçmeye başladık.

Sessizlik, büyüktü. Belki ikimizin de söyleyeceği şeyler tükenmişti. Belki de gerçekler benim gibi onun da düşüncelerini bastırıp umutsuzluğa sürüklüyordu.

Yolu yarıladığımızda koluna girdim. Neşeli bir şeyler söyleyip şaka yapmak istiyordum ama ruh hali buna pek uygun görünmüyordu. Yine de denemeye karar verdim.

"Gerad, kardeşin doğunca adının ne olmasını istersin?"

Hafifçe tebessüm etti ve omuz silkti.

"Kız olursa adına şeytan koymalıyız. Tüm kızların içinde  şeytanlık barınıyor, bunu bir insan isminin arkasına gizlemeye ne gerek var?"

Abelia (Finalsiz bırakıldı)Where stories live. Discover now