one

4K 273 132
                                    

Ellerini ağzına bastırdı. Sanki mümkünmüş gibi dizlerini iyice göğsüne çekip küçülmeye çalıştı. Yok olmayı umdu. Kalbi göğüs kafesini parçalarcasına hızlı atıyordu. Eğer nefes alırsa yerini ele vereceğinden emindi. Bunlar için fazla korkağım, diye düşündü. Yorgundu, bütün uzuvları ağrıyordu ve lanet olasıca lisenin lanet olasıca koridorunda lanet olasıca bir dolapta saklanıyordu. Dolabın sahibi her kimse parfümü leş gibi korkuyordu. Ama bu iyiydi, parfüm insanlara has kokuyu gizlemek için harika bir kamuflajdı.

Hırlama sesi dolabın yanından hızla geçip gittiği esnada dişlerini sıkıp gözlerini kapattı. Lanet olsun lanet olsun lanet olsun! Sürtünme sesleri uzaklaşınca kucağında duran telefonuna uzanma cesaretini gösterebildi. Ekranın ışığını sonuna kadar kısıp sesini kapatmıştı. Scott'la en son konuşmalarının üzerinden tam tamına yirmi üç dakika geçmişti. Arkadaşı o zamandan beri üç kez aramıştı ama Stiles saklanıp hayatta kalmakla meşgul olduğundan bunu ancak görebiliyordu.

Burdan sağ çıkabilirsem hepsini lanetleyeceğim, diye düşündü. Elini kaldırıp alnından damlayan terleri sildi. Karanlığa alışan gözleri sayesinde parmaklarının titreyişini görebiliyordu. Aynı zamanda bütün bedeni korkudan buz tutmuştu. Hırıltılı nefes alış verişler kulaklarına net bir şekilde dolmaya başlayınca gözlerini sıkıca yumdu. Siktir! Beni buldu! Telefonu tutan parmakları kasıldı. Burnunun direğinin sızladığını hissediyordu. Hepinize lanet olsun! İçinden, bildiği bütün küfürleri sıralamaya başladı. Dua etmeyi birkaç dakika önce bırakmıştı çünkü kimse yardım etmeye gelmiyordu.

Bir kükreme duyuldu. Artık fark edilmeyi umursamıyordu. Başını dizlerine yaslayıp elleriyle kulaklarını kapattı. Dışarıdaki şey onu bulmuştu. Bunu biliyordu. Titrek nefesler aldı ve büyük bir ızdırapla bunların belki de aldığı son nefesler olduğunu fark etti. Dolabın hava deliklerinden içeri sızan ay ışığı, devasa bir beden tarafından engellendiğinde gözlerini daha yeni açmıştı. Kapak büyük bir gürültüyle açılırken son kez titrek bir nefes alıp pes etti.

Belki de pazar günü babamla kiliseye gitmeliydim.

İki büyük el onu kollarından kavrayıp hırsla dışarı çektiğinde çırpınmaya bile çalışmadı. Gözlerini kapatıp başını omuzlarının arasına çekti ve bir kez daha yok olmayı umdu. Yüzüne çarpan nefes onu korkudan titretmeye yetmişti. Ama sonra, neredeyse korkudan ağlamaya başlayacağı esnada, alaycı bir gülüş duydu.

"Altına yapmadın ya Blinski?"

Oh, işte bu Stiles için gereken işaretti. Gözleri fal taşı gibi açıldı ve ellerini karşısındaki bedenin göğsüne kayıp kendini var gücüyle ittirdi. Kollarını tutan ellerden kurtulunca yalpalayıp dolaba çarptı ama umurunda değildi. Kalbi bu kez öfkeden ötürü hızlanmıştı. Başını bir anlığına çevirince yerde baygın yatan kurtadamı gördü. Saatlerdir kaçıp saklandığı lanet olasıca canavar koridorun ortasında iki seksen uzanıyordu. Parmağını suçlayıcı bir tavırla karşısında dikilen bedene doğrulttu. "Sen," derken hırstan sesi titredi. "Yarım saat geciktin mankafa! Az kalsın ölüyordum!"

Kollarını göğsünde çaprazlayıp omzunu dolaba yaslarken "Scott haber verir vermez yola çıktım," diye itiraz etti. "Bütün binayı turlayıp her yere kokunu bırakmışsın. Bu aptal," derken durup çenesiyle yerde yatan kurtadamı işaret etti. "Bütün binayı turladı. Uzun sürdüğü için hiç üzgün değilim anlayacağın."

"BİLİYORUM!" Olan gücüyle bağırdı. "BEN KORKUDAN AKLIMI KAÇIRIRKEN SEN EĞLENİYORDUN!" Bacakları hâlâ titriyordu. Bu hafta her gece aynı taktiği uygulayıp durdukları için Stiles'ın zavallı kalbi ve bedeni dinlemeye vakit bulamamıştı. Etrafta dolaşıp sorun yaratan bir kurtadamla karşılaş. Kaçıp saklan. Arkadaşlarının seni bulmasını umut et. Şanslıysan hayatta kal. Bu geceki daha da uzun sürmüştü. Her şey bu aptal, bencil, işini doğru dürüst yapmayan, alaycı, umursamaz Hale yüzündendi. Biraz daha erken gelseydi...

only human || sterekWhere stories live. Discover now