DRAKULA & MEDUSA

75 73 1
                                    

O akşam tam bir kabustu...
Herkes panik olmuş, kızlar korkudan ağlıyorlardı. Ambulans, jandarma herkes İnci'nin düştüğü noktayı arıyordu.

Taylan deli gibi;
"İnciii" diye seslenmekten harap düşmüştü.

Artık herkesin ümidi kestiği anda jandarmalardan biri;
"Komutanım burda bir hareket var." diye bağırınca herkes o tarafa doğru koşmaya başladı.

Komutanın o soğuk sesiyle taş kesildiler.
"Durunn... Asker topla şunları karakola al."

Üniversite öğrencisi bir grup, karavan ve çadırlar, eee tabi ortada içki şişeleri ve kayalıklardan düşen bir kız söz konusu olunca önce olay aydınlatılmalıydı. Arkadaşlarına üzülen çocuklar, birde suçlanmak korkusu yaşıyorlardı.

Bir kişi hariç... Bu iki hafta boyunca aynı onun gibi davranarak, aslında İnci ona kızların kalbini nasıl kırdığını göstermişti. Son zamanlarda onunla ne kadar ciddi konuşmak istesede, ki o an aklına yalvaran hatta ağlayan kızlar geldi. Taylan nasıl onlara kulaklarını tıkadıysa, sadece bir merhabasına da İnci kulaklarını tıkamıştı.

Karşına geçip büyük büyük laflar etse ya da saatlerce anlatsa anlamayacak olan bu adama, sadece iki haftada yaşatarak ne kadar zalim olduğunu göstermişti.

"Bak komutan istediğini yap, ama onu görmeden bizi gönderme." diye haykırdı.

O sırada İnci'yi çıkarmayı başaran ekipler dikkatlice sedyeye koyup, ambulansa götürürlerken önünden geçen kanlar içindeki yüze bakmadı.

Geceyi karakolda geçirdiler ama bu detay kimsenin umrunda değildi. Herkesin aklında tek bir soru vardı.
İnci nasıl?

Fahriye Hanım telefonu açar açmaz duyduklarıyla baygınlık geçirdi. Kızına giden yollar o kadar uzundu ki, aklına gelen kötü şeyleri kovmaya çalışsada olmuyordu. Tek dayanağı biricik kızı, daha bu genç yaşta "Allah'ım sen koru" diyerek yalvardı, yol boyunca.

Çocuklarda karakoldan çıkar çıkmaz hastanenin yolunu tuttular. Ama boşaydı İnci yoğun bakıma alınmış ve hiç bir bilgi verilmiyordu.

Herkes gitti ama orada sadece Taylan kaldı. Sonrasında haberi duyan Derin ve Eneste koşarak geldiler. Enes bütün kiniyle Taylan'ın yakasına yapışsada tek bir karşılık bile alamadı ondan. Bütün bir günü hatta akşamı orda beklediler ama tek bir bilgi alamadılar.

Sabahın ilk ışıklarıyla hastahanenin koridorları Fahriye Hanımın sesi ile yıkıldı.
Deli gibi kızını soruyor;
"İnci... İnci KORTAY.. Kızım" diye haykırıyor ama başka birşey diyemiyordu.

Acil hemşireleri hemen bir sakinleştirici verip, dinlenme odasına aldılar onu.

Seslere koşan Derin, Fahriye Hanım'ı çoktan tanımıştı. Sakinleştiricinin etkisi bitene kadar başında beklemiş sonra onu yoğun bakımın kapısına getirmişti.

Fahriye Hanım;
"Kızım nerde? Ne olmuş? Nasıl olmuş? Güzel kızım.. " diye ağlıyordu.

O sırada doktor geldi. Doktorun ellerine sarılan Fahriye Hanım; "Allah rızası için birşey de, kızım nasıl? "

Doktor;
"Öncelikle çok uğraştık."

Bu sözü duyunca hepsinin kalbine bir acı saplandı. Ama anne yüreği başka, nefesi kesildi sanki kadıncağızın. Ne renk kaldı yüzünde, nede damarlarında tek bir damla kan.

Devam etti doktor;
"Kızınız kayalıklardan düşmüş, Arkadaşlarının ifadesine göre ki tahlillerde de belli içkiliymiş. Kan pıhtılaşmadığı için kanı durdurmakta çok zorlandık. Başına aldığı darbeden dolayıda beyin kanaması riskine karşı yoğun bakıma aldık ayrıca beynide hasar almış olabilir. Ayağında da kırıklar mevcut. Bu geceyi atlatırsak sıkıntı yok ama çok umutlanmayın."

KAHVE KOKUSUWhere stories live. Discover now