| DH - 26 | Mother |

3.7K 260 14
                                    

Sa okuyucucuklarım. Bölüm duygusal ve sıkıcı oldu, biliyorum. Çünkü hikayeyi oldukça gerçekçi yazmaya çalışıyorum ve gerçek hayatta hep olumsuzluklar çıkar. Biliyorum ki bu bölümde çoğunuz sıkılacak. Üzgünüm, iki hafta sonra Teog var. Teog'dan sonra daha güzel bölümler yükleyeceğime emin olabilirsiniz. Bölümü ya Teog'dan iki gün önce, ya da Teog'dan sonra yüklerim bilemiyorum. Sizden bir ricam var, lütfen vote vermediğiniz bölümleri voteleyin. Ya da okuyorsanız şu yukarılarda bir yerde olan yıldıza tıklayın. Görüşlerinizi de bildirin, lütfen.

İyi okumalar!

"Anne, ben geldim." Diye fısıldadım mezar taşının yanına otururken. Göz yaşlarım yavaşça yanaklarımdan süzülürken çiçeği toprağın üstüne koydum.

"En sevdiğinden aldım, menekşe. Yanında papatyalar da var. Hatırlıyor musun, bir ara bir evden papatya koparıp kaçmıştık." Gözyaşlarımın içinden tebessüm ettikten sonra kafamı mezar taşına yasladım.

"Öncelikle özür dilerim. Uzun süredir gelmiyorum. Neden olduğunu biliyor musun? Londra'ya gittim!" Elimi toprakta gezdirirken devam ettim.

"Mine üniversite için Londra'ya gidecekti. Babam beni de gönderdi. Bunu beni sevdiği için yapıyor sanmıştım. Öyle olmadığını çok geç öğrendim. Her neyse. Mine ile Londra'da güzel bir evde yaşadık. Okulun başlamasına 3 ay vardı, bu yüzden istediğimiz gibi vakit geçirdik. Ben her gün Zayn'i görebilmek için onun bulunabileceği yerleri geziyordum. Bir hafta boyunca hiç görmedim, hatta bir ara görme şansım varken Perrie'yi gördüm. Düşünebiliyor musun? İğrenç bir gündü."

Beni duyuyormuşçasına ona içimi dökmek iyi geliyordu. Gözyaşlarım toprağı sularken derin bir nefes aldım ve kafamı gökyüzüne çevirdim. Kısa süre sonra en parlak yıldıza gözümü dikerek konuşmaya başladım.

"Umudum kesilmişti. Onu göremiyordum, enerjim sönmüştü, hastaydım ve ilacım yoktu. Bir gün yine gittim oraya. Her zamanki gibi dolaştım. Yine görememiştim. Evime dönmek için yürürken aynı zamanda ona tweet atıyordum. Sonra biriyle çarpışmıştım. Tabii beni tanıyorsun, başladım küfür etmeye. Anne, çocuk Zayn çıktı Zayn! Sence ne yapmışımdır? Bayıldım. Resmen bayıldım. İşte bir sürü olay falan gerçekleşti derken bir baktım çok iyi arkadaş olmuşuz. Hem de grubun hepsiyle. Sürekli sorguluyordum, acaba neden böyle? Neden bu kadar hayran arasından ben diye. Sonra kaza yaptılar. O gün öleceğimi hissettim anne. Zayn ve Niall çok kötüydü ve ben öleceğimi hissettim. Senden sonra onların gidişine de katlanamazdım. Niall'ın kalbi durmuştu ve benim kalbim cidden sıkılıyor gibi hissediyordum. Doktor aynı sana yapılan gibi örtüyü ona örterken, ne yaptığımı bilmeden içeri daldım ve göğsünü yumruklayarak ağladım. Oldukça klişe bir şey oldu ve o geri döndü. Sana da bunu yapsaydım, döner miydin acaba anne? Keşke deneseydim. Zayn'in kapısının önünde uyanmasını beklerken seni çok aradım. Keşke yanımda olsaydın dedim. Keşke beni teselli etseydin. Benim sana her anda çok ihtiyacım oluyor anne. Sen olmadıkça eksik hissediyorum. Zayn uyandığında sana sarılıp, 'Uyandı! Anne o uyandı!' Diye bağırmak isterdim. Ben her mutlu olduğumda parıldayan gözlerini izlemek isterdim. Ben senin gitmemiş olmanı isterdim."

Gözyaşlarım süzülüyordu. Karanlıktı ve yalnızdım. Ama korkmuyordum, karanlığı severdim. Bu yüzden karanlığın ta kendisine aşık olmuştum ya...

"Neyse, devam edeyim. Zayn iyileşmişti ve hastaneden çıkmıştı. Birkaç hafta sonra, onun evinde toplandık. Biz...az daha öpüşüyorduk anne. O kadar heyecanlanmıştım ki, hala hatırladığımda heyecanı hissediyorum. Ama dudaklarımız arasında santimler varken kapı çaldı. Aslında öpüşmediğimiz için bir yandan mutluyum. Sonuçta o nişanlı. Ve ben o günün sonunda, Zayn'in beni sadece kendi için kullandığını öğrendim. Ağladım, sarhoş oldum, delirdim. Ama bana öyle şeyler söyledi ki kırgınlığım yok oldu. Biliyorsun, zaten bir güldü mü komple onu affediyorum. Sonraki gün bayılmam üzerine hastaneye gittik. Ben lösemi olduğumu öğrendim. Ciddi anlamda yıkıldım. Babamın iliğini denemek için Londra'ya çağırdık. Ve bunu söyleyeceğim için üzgünüm anne, o karısıyla geldi. Hani vardı ya sana hep gözümün tutmadığını söylediğim Sıla abla, işte onunla evlenmişlerdi. Daha çok stres oldum, birçok olay yaşadım. Zayn ile yakınlaştık, beraber uyuduğumuz oldu, grafiti yaptık, filmler izledik, fotoğraflar çekildik, oyunlar oynadık. Onunla genellikle sevgili gibiydik. Bu arada ben...öleceğimi öğrendim. Ne kadar vaktim kaldı bilmiyorum, tek bildiğim yanına geliyorum. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Ölüm kötü mü anne? Sen öldükten sonra, ben hiç tam olamadım. Ben ölünce de, arkamdan böyle üzülen olur mu? Bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum. Keşke yanımda olsaydın kraliçem. Keşke."

Didn't Happen / ZMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin