elli üç

12.1K 926 259
                                    

son feci bisiklet • ufolar

°

apo
burak

burak evlerinin kapısını açarken keyfi bir hayli bozuktu.

şimdi arkasında olduğundan asık suratından bir haber olan sevgilisi henüz konunun farkında olmasa da burak içeriye girdikten sonra sorun yokmuş gibi davranarak belli edecekti ona. eğer onu kandırabileceğini sanıyorsa çok büyük yanılıyordu. apo onu, tek bir hareketinden bile bir şeyler anlayabilecek kadar tanıyordu çünkü.

sayısız sabahlanan geceler, bir türlü kaldırılamayan kahvaltı sofraları, apo bak sana ne anlatacağım diye başlayan her bir sohbetler; iki genci her geçen gün daha da yakınlaştırıyordu. birinin derdini konuşmadan, sadece bakışarak anlamanın nasıl muazzam bir şey olduğunu apo'ya aşık olarak anlamıştı burak. tüm bunlar apo için de geçerliydi.

burak'ın günler sonraki olan sınavdan tek korkusu apo'dan ayrılmaktı. onsuz sabahlamaktan, apo'ya bulaşmadan kahvaltı yapmaktan, kendiyle ilgili saçma sapan şeyleri ona anlatamamaktan köpek gibi korkuyordu. kendine güvenmiyordu. netleri istediği bölüme göre çok daha iyi olmasına rağmen gergindi. oysa kapının arkasındaki adam ilk bin gibi korkunç bir hedefi varken burak'tan daha rahat ve daha emindi. hatta çoktan ankara'yla ilgili hayallerini sevgilisine anlatmaya başlamış her güne büyük bir heyecanla uyanıyordu.

burak eve adımı atar atmaz düşüncelerini eşikte bıraktı. evin sıcaklığı ve kokusunu özlemiş olmasına öyle şaşırdı ki, mesela bir an önce salonlarına girip kendini koltuğa atmak istiyordu. ne çabuk sahiplenmişti burayı böyle. bunu yapmamalıydı, onun evi bile değildi üstelik. kafasını kaldırarak koltukta yüz üstü uzanan sevgilisine çevirdi yeşillerini. apo, kollarını önünde bağlayarak çenesini koluna yaslamış aşağıdan ona bakıyordu. şımarıkça bir hareketle ayaklarını kaldırarak salladığında kıkırdadı. keyfinin yerine gelmesi için onu görmek yeterliydi.

"erken geldin bayağı, hayırdır?" dedi apo merakla. burak sonunda içeri girip ona doğru ilerlerlemeye başladı. apo kalkmadan sırtına doğru uzandığında ona bulaşmak istercesine ezilirmiş gibi bağırdı altındaki beden.

"yavaş lan."

sarışının umurunda değildi, burası çok rahattı. çenesini omzuna yaslayıp yerine biraz daha yerleşti. hiçbir yere kalkmazdı artık buradan, hem o kadar da ağır değildi. işine geldiğinde çok rahat kucaklayıp kaldırabiliyordu onu.

"geçen gece öyle demiyordun."

burnunu sevgilisinin boynuna bastırdı keyifle. mevcut pozisyonları dışarıdan çok saçma dursa da ikisi de çok rahattı.

"biz her şeyi böyle açık açık konuşacak mıyız aslan parçası?"

"sen dirty talk seviyorum deyince.."

"böyle bir şey söylemedim."

burak kıkırdayarak sevgilisinin yanağından öptü. altındaki biraz doğrulup yüzünü ona çevirdi daha net görebilmek için. özlemişti ama şımarmasın diye söylemiyordu. gerçi söylemesine gerek var mıydı, gözlerinden belli oluyordu zaten.

"ben seni göremeyince çok huysuzlaşıyorum, fazla dolanma dışarıda."

"dolanmam."

burak, fısıltıyla konuşan sevgilisinin oyununa devam etti. burnuna dolan kokuyla gülümsediğinde tek salak salak sırıtan o değildi. nasıl bir görüşte bu kadar değişebiliyordu ruh hali, hala anlamış değildi. üzerinden yıllar geçse de aklı almayacaktı belli ki.

öyle normal ⚣ On viuen les histories. Descobreix ara