Bölüm 2- Boş Sokaklar

287 28 7
                                    

Konser bittiğinde gruptakilerin hepsi sıraya dizilmişler, ve seyircinin önünde eğilip onları selamlamışlardı. Sonrası zaten büyük bir karmaşadan ibaretti. Hızlı adımlarla sahneden indiler ve soyunma odasına doğru yol aldılar. Ryan hariç herkes fazlasıyla terlemişti, özellikle de Brendon. Oysaki en çok gerilen Ryan'dı. Büyük ihtimalle biraz da genetik yapıyla alakalı bir şeydi. Herkes üstündeki kıyafetleri çıkarıyor, su içiyordu. En çabuk soyunan gene Brendon olmuştu ve bu Ryan'ın rahatsız edici derecede çabuk gözüne çarptı. İstemsizce gözü onda takılı kalmış, ve onun nasıl hızla duşa gittiğini izlemişti. Dalgın bir şekilde kapanan kapıya baka kaldı. Ta ki Spencer ona iyi olup olmadığını sorana kadar. Ryan gözlerini kırpıştırıp kafasıyla onayladı ve üstüne basit bir yeşil tişört geçirdi. Aralarında fazla konuşma geçmiyordu ve bu Ryan'ın işine geliyordu. Bedenen ve ruhen yorulmuştu ve konuşma isteği hiç yoktu. 


Herkes sırayla duşlarını aldıktan sonra soyunma odasındaki iki karşılıklı koltukta yerlerini aldılar. Spencer ve Brent yan yana oturmaya karar verince, Ryan da karşı taraftaki koltukta oturan Brendon'un yanına oturmak mecburiyetinde kalmıştı. Bu durumdan fazla şikayetçi sayılmazdı aslında. Ona yakın olmayı seviyordu. Birçok anlamda hemde. Brendon fazlasıyla hareketli olmasına rağmen garip bir şekilde Ryan'a huzur veriyordu. Gülümsemek istemediği anlarda bile gülümsetebiliyordu onu. Konuşmak istemediği zamanlarda da konuşturabiliyordu onu aynı zamanda. Ryan her ne kadar istemese de, fark etmeden konuşmaya başlamış, gerektiği zamanlarda da içinde biriken sorunları anlatmaya başlamış oluyordu. 


Brendon göz ucuyla Ryan'ı bir süre süzdükten sonra koltukta ona daha da yaklaşıp, iyice yanına sokuldu. Biraz uğraştıktan sonra Ryan'ın kolunun altına girmeyi ve kafasını omzuna yaslamayı başarmıştı. Ona köpek yavrusu bakışlarını atıyor, kendisiyle ilgilenmesi için diretiyordu. 


Bunun üzerine Ryan, ''İşe yaramayacak, bunu biliyorsun dimi?'' deyince Brendon dudağını büktü, gözleri daha da yalvaran bir bakışa döndü. 

''Şunu yapmayı kes. Ne yapmamı bekliyorsun? Kucağıma alıp dolaştırmamı mı?'' 


Brendon ona daha da yaklaştı ve gözlerinin içine bir süre boyunca derin derin baktı. Sonra hafifce gülümsedi ve yumuşak bir ses tonuyla konuştu. 

''Hayır.. Beni taşıyacak kadar kol gücün yok. Doğruyu söylemek gerekirse kol gücün sıfır da diyebiliriz.'' Ryan somurtunca biraz güldü ve onu dirseğiyle hafifce dürttü. ''Tamam alınma hemen. Demek istediğim.. Şey. Beraber dışarı çıksak? Tur otobüsü gelmeden biraz hava alalım, bir market bulabilirsek de birer Capri Sun alalım. Hadi, nolur.'' 


Ryan, Brendon'un o salak içeceği ne kadar çok sevdiğini biliyordu, ve şuan yaptığı bu surat ifadesiyle Ryan'a istediği her şeyi yaptırabilme gücüne sahipti. Ama tabii bunu daha bilmiyordu. Kısa bir süre daha duraksadıktan sonra iç geçirdi ve hafifce başıyla onayladı. 


''İyi..Şu suratı yapmayı kes ve üzerimden kalk. Beni eziyorsun.'' Her ne kadar ters davranmaya çalışsa da gülümsemişti. İşte, Brendon'un yan etkilerinden biri. Brendon üzerinden kalkınca garip bir boşluğa düşmüş gibi hissedince Ryan da hızla kalktı. İkisi de Brent ve Spencer'a açıklama yapma gerekliliğini duymadı. Sonuçta ikisi de olanları izlemiş, konuşmalarını duymuştu. Kulisin arka kapısından gizlice dışarı çıktılar ve soğuk gece esintisi eşliğinde ikisi de ürperdi. Etrafta, bir anlığına kimse yokmuş gibiydi, ama bir saniye sonra fazlasıyla heyecanlı bir hayran yanlarına koşturdu. Nefes nefeseydi ve konuşmadan önce duraksaması gerekti. 


''Lütfen.. Bir fotoğrafınızı çekebilir miyim? B-Bir imza?'' Bu sözler üzerine Ryan bir anlık ilhamla parmaklarıyla bir kalp şekli oluşturup poz verdi. Makyajı hala duruyordu ve gecenin karanlığında patlayan flaş ışığında çekilen fotoğrafı garip bir şekilde fazlasıyla güzel çıkmıştı. Kızın uzattığı albüme de imzasını attıktan sonra hızla arkasını döndü ve oradan uzaklaşmaya başladı. O anda Brendon'u unutmuş, etrafına baktığında ise onu bulamayınca paniğe kapıldı. Hızla arkasını döndü ve Brendon'u kızla konuşurken bulunca içi rahatladı. Ne konuştuklarını çözemedi ama Brendon'un bir şeyi cebine sakladığını fark etti. Sessizce onun yanına gelmesini izledi ve kollarını göğüsünün üzerinde birleştirdi. 


''Ne sakladın cebine?''


''Önemli bir şey değil.. Resmimi çizmiş. Almamı istedi. Bende aldım. Hadi gidelim mi?'' 


Ryan fazla uzatmak istemedi, ayrıca Brendon'a da güveniyordu. O yüzden ikisi de ellerini ceplerine soktular ve yürümeye başladılar. Brendon arada bir espriler yapıyor, Ryan'ın ve kendisinin kahkası boş sokaklarda yankılanıyordu. Ryan sadece Brendon'la zaman geçirdiği anlarda gerçekten olduğu kişi olabiliyordu. Başka hiç kimsenin yanında bu kadar gülmez, bu kadar rahat davranamazdı.

Yaklaşık on beş dakika sonra bir markete ulaştılar ve birer Capri Sun aldılar. Brendon kendine üç tane almıştı, Ryan da aynısını yaptı. Ama üçünü de kendine almamıştı. Birisini Spencer'a diğerini ise Brent'e almıştı. İstemezlerse zaten Brendon onları kapacaktı. Ryan bundan adı gibi emindi. Geri dönüş daha sessiz ve sakin geçmişti. Ryan nerdeyse tüm yol boyunca Brendon'un içeceği içerken çıkardığı sesleri dinlemiş, kendi kendine gülümsemişti. Konser alanına vardıklarında, tur otobüsünün geldiğini ve görevlilerin eşyaları ve ekipmanları otobüse yerleştirdiklerini gördüler. Adımlarını hızlandırıp, arabaya bindiler. Ryan, içinde iki tane Capri Sun bulunan poşeti Spencer ve Brent'a uzattı. Bir anda kendini bitkin hissedince, diğerlerine hafifce elini salladı ve yatakların olduğu arka bölüme geçti. 


Bu otobüslerdeki küçücük ranzalardan ve taş gibi sert yataklardan ölesiye nefret ediyordu. Fazlasıyla rahatsızlık vericiydi ve genelde soğuktu. Derince iç geçirip kendini dar yatağa attı, battaniyeyle bir süre boğuştuktan ve dirseklerini kafasını duvarlara çarptıktan sonra idare edebilecek derecede rahat bir pozisyon bulmayı başarmıştı. Gözlerini kapattı ve tam o anda aslında ne kadar yorgun olduğunun farkına vardı. Yavaşça karanlığın kendisini sarmasına izin verdi ve uykuya daldı. Derin bir uykuya daldığından, gece habersiz yatağına giren kişinin farkına varmadı bile. Yanında hissettiği sıcaklık tanıdık gelmişti. Uykusunda fark etmeden döndü ve o sıcaklığa sokuldu. Ve bütün gece, sarılarak uyudular. 

Behind The SeaWo Geschichten leben. Entdecke jetzt