Bölüm 9, Seninle Savaşacağımı Söylemiştim

Start from the beginning
                                    

  Ve buldum.

  Kadehi sıkıca tutup dizlerimin üzerine çöktüğümde Apollon'un dudakları galibiyetle yukarı doğru kıvrıldı, kanatları gerinerek açıldı.

  Şaraptan bir yudum aldım sonra da ona doğru, yukarı kaldırdım. "Kandan kıyafetimi kuşanıp da, içtiğimde suyundan kehanetin, bilirim aslında, ona ait bedenim." Apollon'un kanatları tüm gökyüzünü kapladı, güneşi tüm bedeniyle içine çekerek var gücüyle kavradı. Kadehe doğru uzandığında gülümseyerek doğrudan suratına baktım. "Kehanet Tanrısı, gel de gör beni, kutsal bakireni. Al da götür beni, kutsal gelinini."

  Her şey saniyeler içinde oldu.

  Apollon'un gözleri kocaman açılırken karanlık ona hızla çarptı, güvertenin ucuna uçtu. Hava kararıp güneşi boğmaya başladığında Rae Apollon'un tepesinde yükseldi, onu açılmış kanatlarından tutup havaya kaldırdı. "Cüretine hayran kaldım doğrusu," derken sırtındaki gezegenleri çoktan hareket etmeye başlamıştı. Karanlık gölgesi ikisinin etrafını sararken arkamdaki rahip korkuyla benden uzaklaştı.

  Güvertedeki herkes korkuyla kendilerini bir yere saklamaya çalışırken bir kısmı çareyi denize atlamakta buldu.

  Apollon altın gibi parlayarak düştüğü yerden yükselirken Rae'nin karanlığı kanatlarına dolandı ve onu bir kez daha sertçe güverteye çarptı.

  Zihnime Rae'den çaldığım kehanetler üşüştü, ağrıyan başım daha fazlasını kaldıramadığı için dizlerimin üzerine çöktüm. Görebiliyordum, Apollon'un bir sonraki hamlesinin ne olacağını biliyordum.

  Bu yüzden dişlerimi birbirine sıkıca kenetleyip ayağa kalktım ve ileri doğru atıldım. Ben ikisinin arasına girerken Rae daha ne olduğunu anlayamadan kadehteki şarabı Apollon'un gözlerine döktüm. Rae'yi yakmaya düşündüğü bakışları söndü, geriye savruldu.

  Rae beni kolumdan tutarak ondan uzaklaştırırken gökyüzündeki güneş patladı, alev yüklü parçalar koparak güverteye, üzerimize yağdı.

  Geminin gövdesinde delikler açıldı, Apollon doğrulduğunda gözleri çoktan iyileşmişti. "Sana kibarca benimle gelme şansı verdim," dediğinde alev parçalarından biri tam yanıma düşüp büyük bir delik açtı. "Ama anlaşılan seni artık zorla almam gerekecek."

  Rae'nin karanlığı etrafımıza dolanıp bizi korumaya alırken, "Bunu denediğin gün savaşın başladığı gün olur," dedi.

  Apollon kanatlarını kocaman açtı. "Benim istediğim de bu zaten," derken dalgalar yükseldi, gemiyi devasa bir el gibi sardı.

  "Bir sonraki hamlesi bizi batırmak olacak," dedim Rae'ye. "Sonra da beni alacak."

  Başını salladı, kehanetlerini görebildiğimi anlamıştı.

  O bizi batırmadan önce harekete geçtik ve suya daldık. Peşimizde bir ateş topunun da suya daldığını görsem de çoktan Troya'daydık ve Karr bizi bekliyordu.

  Sudan çıktığımız anda Rae dizlerinin üzerine çöktü. Neler olduğunu anlamaya çalışırken sırtındaki korkunç yarayı gördüm. "Rae." Gezegenlerinin olması gereken yerdeki deri yaralanmış, yanmıştı.

  Apollon'un yolladığı ateş topunun hedefini bulduğu çok açıktı.

  Rae yere devrildiğinde alnındaki ter damlaları güneşin altına parladı. "Mara," daha fazla konuşamayıp sustu ve gözleri kapandı.

  "Rae," diye ona seslensem de bana cevap vermedi.

  Etrafıma baktım. Kirke'nin büyüsü için gereken otları burada bulabileceğimden emin olmasam da yine de onları buldum. Tanıdık yapraklar parmaklarımın altındayken onu iyileştirebileceğime emindim.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now