"Aslında ikisi de," diye konuştu Jisung çantasını arkaya bırakarak. Tam olarak arkadaşını da zor durumda bırakmak istemiyordu. "O Felix ile konuşmak istiyor, ben de ikisinin beraber olmasını. Sadece ona gaz verdim, başka hiçbir şey yok. Ben masumum."

Ellerini iki yana kaldırmış gülerken Minho da onun bu haline gülmüş ardından da aynadan diğerlerini kontrol ederek arabayı çalıştırmıştı. Geçenlerde arkadaşı açmıştı orayı, bir süredir de merak ediyordu bu yüzden şimdi hep beraber oraya gitmek iyi bir fikirdi.

Kısa bir süre içerisinde o arabayı mekanın önüne çekerken Jisung da annesi ile konuştuğu için pek kendi aralarında konuşmaya vakit bulamamışlardı, o arabayı durdururken Jisung da "Dikkat et," diyerek gülmüş ve ardından da telefonu kapatıp cebine koymuştu.

"Aa," dedi mekanın adına bakarak. "Duymuştum burayı. Fakat gelmeye vaktim olmamıştı."

"Benim de," dedi alfa omuz silkerek. "Arkadaşım açtı fakat hiç gelmeye vaktim yoktu bugün iyi olur diye düşündüm."

Jisung, Minho'nun etrafında hep Felixleri görmeye alışık olduğu için ilk önce bu lafa kaşlarını kaldırmış sonra şaşırmasının saçma olduğuna kanaat getirerek kendine gülüp arabadan inmişti.

İçeri girdikleri zaman merakla etrafa baktı, tam da gençlerin isteğine göre düzenlenmiş bir yer olduğu belliydi. Burayı sevmişti şimdiden bile, bu yüzden yüzündeki gülüşle Minho'yu takip ederken Minho gördüğü yüzle "Hwa!" diye seslenerek pembe saçlı arkadaşının yanına vardı hızla.

"Minho! Sonunda gelebildin!"

İki arkadaş karşılıklı gülüşerek sarıldıklarında Jisung onları izliyordu, Minho kıkırdayarak geri çekildi. "Vaktim yoktu, dersler şirket derken. Ayrıca aşırı güzel olmuş burası! Çok beğendim!"

"Cidden mi?"

"Cidden!" deyip kafasını sallayarak mekana baktı. "Senin gibi bir mimardan bu beklenirdi zaten, aşırı güzel dizayn edilmiş. Bir hediye alamadım ama..."

Seonghwa bu sözle "Yürü git salak herif," deyip arkadaşının omuzuna vurunca Minho ona kısa bir gülüş atmış, pembe saçlı ise dostuna bakmıştı. "Sen kimle geldin? Yalnız mısın?"

Minho gülümseyerek birkaç adım arkalarında kalmış Jisung'a döndü. "Ben..."

Tam ne deseydi? Nişanlım, evleneceğim kişi? Arkadaşım... Jisung tam olarak neyiydi? Yüzündeki gülüş ile bir an ne diyeceğini bilemezken Jisung onun bu haline kıkırdayıp yanına vardı ve elini Seonghwa'ya uzattı. "Merhaba, Jisung ben. Minho'nun... Sevgilisi oluyorum sanırım, öyle galiba?"

Seonghwa onların bu haline kahkaha atarak Jisung'un elini tuttu. "Merhaba Jisung, tanıştığıma memnun oldum. Seonghwa ben. Sonunda Minho'nun kalbini çalan biri ile karşılaşabildim, göremeden öleceğim sanıyordum."

"Düzgün konuş ya," dedi Minho iç çekerek. Seonghwa ona gülüp omuz silkmiş ve kasada müşteriler ile ilgilenen erkek arkadaşına bakmıştı. "Benimki de orada. Şimdi yardıma gideyim."

Minho gördüğü kişi ile şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Siz hangi ara sevgili oldunuz? Nasıl? Acıların çocuğu platonik Seonghwa, nasıl karşılık alabildin sen?"

"Acıların çocuğu değilim artık, kudur. Hongjoong ile sevgiliyiz canım, köşende ağla."

"Tabii, bir peçete istiyorum ben."

Minho dalga geçtiği zaman Seonghwa ona gülmüş ardından da ikisi ile son kez konuşup yanlarından ayrılmıştı. İkili, kafeye giren arkadaşları ile beraber geniş bir masaya oturdukları zaman Jisung elini çenesine yasladı.

star lost, minsung ✓Where stories live. Discover now