ÖLÜM.

343 257 68
                                    

Bölüm Şarkısı

Elley Duhe: Middle of the night


Ölüm geliyorum demez, çünkü onun saati zamanı yok. O her zaman davetsiz misafirdir ve bugün benim misafirim oldu.

Annem için geldi. Babam için. Hatta berk için.

Bazı geceler unutulur ama o gecelerin ne hissettirdiği unutulmaz. Bu gece bunun en büyük kanıtıydı.

Duyduğum şeye anlam veremiyordum. Kime ne olmuştu? Ne diyordu bu çocuk? Çıldırmak üzereydim artık. Ağzından başka bir şey çıkmıyordu. Konuşsun istiyordum yanlış duymuş olmayı diliyordum ama ağzını açmadan bana sarılmaya devam ediyordu. Bir an toparlanarak onu kollarından tutup kendimden uzaklaştırdım. Kan çanağı olmuş gözleri bana bakıyordu, daha sonra kafasını önüne eğdi ve tekrardan,

''Sana bunu söylemek çok zor ama bunu diğerlerinden değil benden duymanı istedim. Bir kaza oldu ve...'' deyip derin bir nefes aldıktan sonra bakışlarını yüzüme çıkartıp gözlerime bakarak devam etti.

''Hacer yengeyi, Mustafa amcamı ve maalesef Berk'i o kazada kaybettik.''

Kulaklarım duyduklarını reddetti. Beynim algılamadı.

Hikayenin sonunu biliyorum ama insan bazen ölesiye yanılmak istiyor. Tam da o anlardan birindeydim.

Ondan uzaklaştığımda yanımda iki kolumdan bana destek olmak istercesine tutan Emir'e gözlerimi diktim. Ondan yardım bekleyen gözlerle bakıyordum ama onunda ağlamamak için kendini sıktığını çene kasından anlayabiliyordum.

Nefes alamadığımı hissettim. Yol boyunca durmak bilmeyen gözyaşlarım şuan akmıyordu.

''Neredeler?'' diye sordum. Caner başını önüne eğince artık sinirden başım ağrımaya başlamıştı. Hızla gidip yakasından tuttum ve,

''Neredeler Allah kahretsin bir şey söyle!!!'' diye onu sarstım ama ağzını açmıyordu. Ayaklarımın beni daha fazla taşıyamayacağını hissettim tam düşecekken Emir'in tuttuğu kolları arasında gözlerimi karanlığa bıraktım.

                                                                          🕊️   

Yeşilliklerin arasındaydım. Babamın bazen Berk'le beraber bizi odun toplamaya getirdiği ormandaydık. Sık ağaçların arasında yürürken ayaklarımızı soktuğumuz derenin sesi kulaklarıma geliyordu. Ormanın temiz havasını ciğerlerime doldurdum ve yürümeye başladım.

İlerledikçe babamın kokusu geldi burnuma mandalina kokusu. Sonra annemin kiraz kokusunu aldım ve en son Berk'in şen kahkahasını duydum. Bana gülümseyerek bakan ailemi gördüm. Oradalardı beni bekliyorlardı. Onlara gitmek için yürüdüğümde sanki bir güç beni bileklerimden tutup gitmeme izin vermedi. Ne kadar debelenirsem o kadar batıyordum. Bir anda boğulduğumu hissettim, kulaklarım uğuldamaya başladı. Onlara bir türlü ulaşamıyordum.

''Anne, baba.'' dedim. ''Berk. Ne olur beni de alın. Bana sizin gittiğinizi söylüyorlar. Beni bıraktığınızı söylüyorlar. İnanmıyorum ben onlara inanmak istemiyorum. Ben siz olmadan yapamam. Lütfen. Anne baba.''

Ağlayarak gözlerimi araladığında nerede olduğumu algılayamadım. Burnuma annemin ve babamın tanıdık kokusu geldi, onların odasında yatağında yattığımı anladım. Doğrulmaya çalıştığımda bir el kolumdan tutup yatağın başlığına yaslanmamı sağladı. Emir'in eliydi. Yüzüne nasıl baktığımı bilmiyorum ama Emir acıyan gözleriyle bana bakıp kafasını çevirdi. Gözlerimi odanın içinde gezdirdim.

İSTENMEYENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin