19.

9.6K 384 16
                                    

17.02.2021

Bilmiyordum, onun yüzünü görmemiştim. Tanımıyordum onu sadece sesini biliyor, o kadarını hissedebiliyordum. Çok güzel bir sesi vardı, sabaha kadar dinlenecek niteliktendi. Yüzünü dahi bilmediğim; kokusunu dahi koklamadığım bir adam için neydi bu duygu karmaşası? Neden ilk defa bu kadar korktuğumu ve üzüldüğümü hissediyordum?

Aklıma doğru fısıldadım.
"Sus ve beni rahat bırak."

Ben sus desem de o susmamış, düşünmeye devam etmişti. Hayatta böyleydi; olmasını istemediğim şeyler hep bizi bulurdu. İmtihan mıydı bu? evet bu bir imtihandı ve ben artık canımın yanmasını istemiyordum.

"Allah'ım, bu kadar acı ve üzüntünün üstesinden gelmeme yardım et."
Uzun bir aradan sonra ilk defa kalbimden gelen bir istek ve arzu ile dua etmiştim. Dua etmek için böyle anlara mı ihtiyacımız vardı? Koca bir hayır...

"Al kızım, dilin damağın kurumuştur."
Kapalı olan gözlerimi açtım ve daldığım dünyamdan ayıldım.

Başımı pencereden çekip sol tarafıma oturmuş Albay Mehmet Bey'e döndüm. Orduevinde ki ciddiyeti gitmiş babacan tavrı ortaya çıkmıştı. Yüzündeki sıcacık gülümsemesiyle içimi ısıtmıştı.

"Teşekkür ederim efendim," dedim ve bana uzattığı açılmamış şişeyi aldım ve yavaşça içtim. Şişeyi dudaklarımdan çekip kapağını kapattım ve şişeyi dizlerimin arasına koydum. Dizlerimi sıkmaktan şişeden sesler geliyordu ve bütün dikkati beni üzerime çekiyordu.

"O iyi korkma, son kontrolleri yapılıyor."
Ne kadar beni sakinleştirmeye çalışsa da sakin olamıyordum. İçimdeki endişe ve korku daha da büyüyor; onu daha çok görmek istememe neden oluyordu.

"O gerçekten iyi değil mi?"
Ağlamaklı çıktı sesim, dokunsanız ağlayacak durumdaydım neredeyse. Bakışlarımı ona döndürdüğüm de buruk bir tebessüm yolladı ve başını olumlu anlamda salladı. Gülümsedim ve bakışlarımı pencereden dışarıya çevirdim.

Ne zaman bitecekti bu yol? Ne zaman varacaktık hastaneye?

"Mete'yi küçüklüğünden beri tanırım." dedi yanımdaki Albay.
Konu Mete olunca direkt odağım o olmuştu.

"O çok güçlü bir çocuk," diye başladı söze. "Şu zamana kadar tek başına büyüdü. Kimse yanında yoktu ama o kendi kendini yetiştirdi." durdu, gülümsedi ve tekrardan devam etti. " Ve ilk kez annesi dışında onu düşüneni görüyorum."

Bakışlarımı kaçırdım, başım sebepsizce öne eğildi. Utandığımdan değildi, neden olduğunu bilmiyordum ama tek bildiğim şey Mete'yi gerçekten düşünüyordum.

"Onu yalnız bırakma olur mu güzel kızım? Sen de gidersen daha toparlanamaz."

*

Hastaneye gelmiştik, bizi getiren arabada bizden uzaklaşmıştı. Yavaş adımlarla ilerliyorduk Albayla. Bir an önce onu görmek istiyordum.

"Onu ilk defa göreceksin Meva."
İç sesim fısıldayınca burukça gülümsedim.

Evet, onu ilk defa görecektim. Bunun da heyecanı vardı ama sadece onun iyi olduğunu görmek bana yeterdi. Artardı bile.

"Üçüncü kat, beş yüz elli numaralı oda kızım. Benim burada biraz işim var."
Başımı olumlu anlamda sallayarak Albayı arkamda bıraktım ve asansöre doğru ilerlemeye başladım. Her bir adımda daha da heyecanlanıyor; kalbim sıkışıyordu. Bu stresten kalpten gidebilirdim.

Yaklaşık iki dakikalık bir bekleyişin ardından asansör durmuş, kapısı açılmıştı. Kapı açılınca kenara çekildim, insanlar çıktıktan sonra kabine girip üç yazan düğmeye tıkladım. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Sabırsız bir insan değildim ama şu an sabırsızlıktan ölecektim neredeyse. Değişiyor muydum? belki de.

Asansörün durduğunu hissettiğimde kapalı olan gözlerimi açtım ve kapının açılmasını bekledim. Kapı yavaş yavaş açıldığında tam açılmasını beklemeden arasından geçtim ve etrafıma bakınmaya başladım.

550 numaralı oda... neredeydi bu oda?

Bir elimi saçlarımın arasından geçirip karşımdaki oda numaralarına bakmaya başladım. Karşımdaki odanın numarası beş yüz kırk beşti. Sıkıca içimde tuttuğum nefesi dışarıya verdim ve sol tarafa doğru ilerlemeye başladım.

546... az kalmıştı.

547... mesafeler azaldı.

548... içim parçalandı.

549... kalbim gereğinden fazla attı.

550... yolun sonuna gelmiştim.

NUMARA HATASI ❦ 𝑡𝑒𝑥𝑡𝑖𝑛𝑔 Where stories live. Discover now