2

95 5 0
                                    

🎻OCEAN,
alice pheobe lou

︶꒦꒷♡꒷꒦︶

"Ellerini havaya kaldırdığını ve dua ettiğini gördüm

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Ellerini havaya kaldırdığını ve dua ettiğini gördüm."

︶꒦꒷♡꒷꒦︶

4 hafta sonra

Eğer Mart ayı böyle soğuk geçecekse, bir an önce bitse iyi olur diye düşündü Jennie. Yatağında dirseği üzerinde doğruldu ve hala yorganın sıcağı altında pencereden dışarıya baktı. Sonra perdeyi açtı ve tekrar uzandı. Kalkma zamanı gelmişti ama yataktan çıkmak istemiyordu.

Yeşil ve sarı yorganın verdiği rahatlık ona bir anlık huzur vermişti. Annesi yorgan iğnesini ilk kez eline verdiğinde daha yedi yaşındaydı. Kim Yujun'un yanına oturduğunda daha ayakları yere bile değmiyordu. Yorganın çerçevesi üzerine eğilip çalışırken, Jennie aile içi ilişkilerin nasıl olması gerektiğini öğrendi. Oğlan çocuklarının yanında nasıl davranması gerektiğini ve annesinin babasına nasıl aşık olduğunu dinledi. Sanki geçmiş, işledikleri ilk yorgana nakış gibi işlenmişti. Jennie, yırtılmış bir köşeyi dikti. Dikişlerden bazıları, muhtemelen onunkiler, sökülüyordu.

Dışarıda, çatıdan bir kar kütlesi yere düştü. Bu ses Jennie'ye diğer Mart sabahlarını ve kardeşleriyle yaptığı kartopu savaşlarını hatırlattı. Seokjin'in yine onlarla birlikte bu evde yaşamasını isterdi. Dükkanın üzerindeki üç oda, birbiri etrafında dolaşan üç kişinin ayak sesleriyle yankılanıyordu. Seokjin olsa şakalarıyla burayı tekrardan bir yuvaya çevirirdi. Jennie ne kadar denerse denesin, bir türlü harekete geçemiyordu ve artık neredeyse dört hafta bitmişti.

Çıplak ayakları soğuk ahşap zemine değdiğinde ürperdi. Aceleyle terliklerini buldu. Uyurken saçına bağladığı eşarbı çıkardı. Annesi öldüğünden beri, saçlarını neredeyse hiç şekillendirmemişti. Askıdan günlük elbisesini alıp, üzerine geçirdi ve fırçasını aldı. Annesinin öğrettiği gibi yirmi beş kere fırçalamak yerine, on kere fırçalayıp aşağı indi. Haeun'un dükkanı açmasına yardım etmek istiyordu. Sonra da dikiş toplantısına gidecekti. Son zamanlarda, dikiş toplantıları rahat edebildiği tek yerdi. Tabii ki mutsuzluğunu arkadaşlarıyla paylaşmıyordu. Papaz Woo Taegon'un eşi Bayan Woo, bencillik hakkında ona bir nutuk çeker ve babasının yalnız bir adam olduğunu ve evlenmeye hakkının olduğunu hatırlatırdı.

Hayır, babası yalnız değildi. Ama Jennie yalnızdı. Bu duygudan nasıl kurtulacağını da bilmiyordu. On sekiz yıldır ilk kez, Jennie'nin dualarında şükran yerine keşkeler vardı. Duasını tamamladıktan sonra da kendini hiç rahat hissetmedi.

Ana salona aceleyle giderken durdu ve yüzünü Kuma'nın kürküne gömdü. Köpek, Haeun'un yaptığı ve şöminenin yanına yerleştirdiği kutunun içinde rahat bir şekilde uyuyordu. Köpek, uykusu bölündüğü için havladı. Bu ses Jennie'yi neşelendirdi. Sessizlik biraz olsun bozulmuştu. Babası, rıhtımda olmalıydı. Malların yüklenmesini denetliyordu. Haeun da ya alt katta dükkanda ya da Chaerin'in kıyafet mağazasındaydı. Arka kapıdan havanın nasıl olduğunu kontrol etti. Kar yağacak kadar soğuk değildi. Terliklerini çıkarıp botlarını giydi. Paltosunu ve su kovasını alan Jennie, halka açık kuyunun yanına gitti. Yazın, yeşil çimenler ve nergisler arasında yürürdü. Kışın ise, rüzgar yüzüne çarpıyordu ve onu uyarıyordu. Kuyudan su almak en sevmediği işlerden biriydi. Haeun da hiç sevmiyordu, bu nedenle bu iş Jennie'ye kalmıştı. Annesi hayattayken bu işi sırayla yaparlardı.

Yoongi's Ladder // 1838Where stories live. Discover now