"Hadi ya, konuyu da ben söylemeden bilebilir mi? Ya da ben sana diyemezsem sen iletebilir misin?"

"Haklısınız hanımefendi."

"Kahvehane için geldiğimi söyle, anlar  umarım."

Arkamı dönüp işimin yolunu tuttum.

Dengesiz her insan gelip beni bulmasa Zeyno'ya dengesizlik etmedik gidip ölmeliyiz der ve kendini bir yerden atardı.

İnsanlığın benimle derdi neydi ki?

Ekmek tekneme, cağnım sağlık kabinine geldiğimde Tuğçe Ablayı her zamankinden durgun ve de üzgün yakaladım.

Yine mi Faruk yüzündendi ki?

"İyi misin Tuğçe Abla?"

"Sayılır Zeyno."

"Neden iyi değilsin? Derdin mi var?"

Senin etrafında olup dertsiz olan var mı?

"Hem de iki ayaklısından. Gelirim elbet üstesinden. Şimdi konumuz bu değil."

Bizim konumuz mu var?

"Şimdi konumuz ne?"

"Düğün var mahallede, ne giyeceğiz diye de mi konuşmayalım?"

"Abla düğün senden önemli mi? Söyle derdini derman olabiliyorsam olayım. Olamazsam yolunu arayayım."

"Net bir problem yok, şimdilik bir ihtimal üzerine düşünmekten kötü oldum. İlerde gerçekleşirse ki umarım ben boşa evham yapmış olurum da gerçekleşmez o zaman zaten duyarsın."

Sevdiğin de sen gibi Tuğçe Abla. İçine atar kırgınlığını, kızgınlığını, derdini, tasasını... Benzemişsiniz bu konuda. Gözlerim birbirinizle dertleştiğiniz, sırtınızı birbirinize dayadığınız günleri göstersin bana inşAllah. Nasıl güzel anlaşırsınız siz. Nasıl yakışırsınız birbirinize... Sizden güzeli olmaz Kurtuluş'ta.

"Sık boğaz etmiyorum ama sen içinden çıkamadığın an ara beni, gelirim yanına. İlla bir şey olmasını bekleme bazen duygular da acıtıyor."

Güzel bir gülümseme yolladı bana.

Birkaç küçük işle ilgilendikten sonra ikiye ayrıldık.

Eczaneden gelen yeni ilaçlar ile medikallerden gelen kutuları açıp kendi düzenimce yerleştirdim.

Tuğçe abla da aşıya gelenleri hallediyordu.

Bi kahvaltı arası verip devam ettik.

İşleri hava kararmadan bitirmemiz ve birkaç yaşlı çiftin evine gitmemiz lazımdı.

6'ya doğru sedyeye kendini atan Tuğçe abla ile ben de yorulduğumu hissettim.

"Bugün serumlu hasta olmasaydı iyiydi."

Kesinlikle.

Odanın biri sürekli dolu kaldığından diğer tek oda kalıyordu. Oraya da sırayla almak zorunda kalmıştık. Uzun sürmüştü.

"Nolur yatma Tuğçe abla. Uykum geliyor. Hadi gidip gelelim diğer taraflara da."

"Şimdi sana satmış gibi olmayım ama ben nöbete kalcam bugün, sen kendin gitsen. Zaten 2 ev ve birbirlerine yakın."

Nöbet nerden çıkmıştı?

Kazanç yetiyor diye nöbet sistemini kaldıran da kendisiydi.

Nadir kalırdık nöbete.

KURTULUŞ MAHALLESİ (Mahalle Serisi 3)Where stories live. Discover now