0.1

983 46 71
                                    

Hayat hiçbir zaman biz yabancılar için kolay olmadı. Yerimiz bize rahat gelmediği gibi hiçbir zaman kabul edilemedikte. Okumamış, üst bir yere gelememişsen bir hiçtin. Yani işin kaynağı paraydı. Paran varsa, herkes önünde eğiliyordu. Yaşamak istiyorsan, paran olmalıydı.
Bir adamın beni alıp büyük bir cluba getirmesiyle başlamıştı maceram. O ilk gün söylediği şeyler hala aklımdan çıkmıyordu.

"Fazla güzelsin. Gözleri üstüne çekiyorsun. Büyüdükçe daha güzel olacağına adım gibi eminim. Sana dokunmalarına izin verme ama herkes seni görmek için buraya gelsin." dediklerinin bir kısmını pek uygulamamıştım. Vücudum.. ona birçok kez dokunulmuştu. Zamanla kendimi satmıştım. İyi para alıyordum. İlk başlarda bir iki kere olurken gittikçe her geceye döndü. Şimdi, her gece başka bir adamın evindeydim. Vücudumu kullanmalarına izin veriyor, ruhumu her seferinde şeytana daha çok satıyordum. Hissizleşiyordum. Salak gibi evime dönüp saatlerce ağlıyor, vücudumu suyun altında kıpkırmızı olana kadar yıkıyordum. İstemiyordum ama o kadar uzun süredir içindeydim ki, kurtulamıyordum.

Şimdi de sıcak bir yatakta tek başıma uyanmıştım. Pistim, kendi pisliğimin içinde yüzüyordum. Sürekli dibe çekiliyordum. Ayaklandım ve pantolonumu giydim. Atletimi de giyecektim ki kolumu kaldırır kaldırmaz hissettiğim acıyla geri indirdim. Hiçbir zaman sınırlarını bilmiyorlardı. Ben de artık engel olmuyordum. Robot gibi yaşıyordum. Her gece duygularım biraz daha yok oluyordu. Ağrıyla giyindim ve komidinin üstündeki parayı cebime sokuşturdum. Bir de yanında numara vardı. Onu bir daha arayacağımı düşünüyordu.. numarayı cebime attım. Arayacağım sansındı, umrumda değildi.

Dışarı çıkar çıkmaz yüzüme vuran soğukla tüm bedenim titredi. Fazla soğuktu. Hızlı adımlarla caddeye yürürken taksiye binmek yerine yolun geri kalanını da yürüme kararı aldım. Biraz kafam açılsın istiyordum.

Yürüye yürüye bir saatte evime geldim. Fazla uzak olmayışına şükretmiştim. Kendimi direkt banyoya atarken her zaman yaptığımı yaptım. İlk sarı uzun saçlarımı yıkarken ardından vücudumu kazıdım. Dokundukladı yerler silinecek gibi, durmadan..

Çıktığımda sadece iç çamaşırlarımla attım kendimi beyaz çarşaflı yatağa. Tek temiz yataktı. Kendimi kendim gibi hissettiği tek yerdi. Saftı, huzurluydu. Dolan gözlerimi hızla kapattım. Uyumalıydım.

...

Alarmımın tiz sesiyle uyandım. Ağrıyan kolumun ağrısı artmıştı. Kendimi bok gibi hissediyordum. Tam anlamıyla, bok gibi. Yüzümü yıkadım ve dişlerimi uzunca fırçaladım. Dolabının karşısına geçtiğimdeyse aklıma Ten'in dedikleri gibi.

"Pazartesi kendine normal olandan daha çok özen göster. Önemli birileri gelecekmiş. Patronun zaten gözüne batıyorsun, iyice zıplamasın." normalde inadına tersini yapardım fakat gücüm yoktu. Altıma bacaklarımı saran deri siyah pantolonumu giyerken üstüne transparan, siyah fileli bir şey giydim. Tam belimde bitiyordu ve kollarımı kaldırdığımda çıplak tenim görünüyordu. Aynadan vücudumun iki yanında duran dövmelerime baktım. Kelebekli olanın üstünde parmaklarım gezdi, gülümsedim. Sonra boş olan göbek deliğime baktım. Boş durmasını istemiyordum. Metal piercingimi yerine geçirdim. Sürekli takmadığımda takarken acı veriyordu ve zamanla ağırlaşıyordu ama seviyordum.

Sarı saçlarıma bugün dokunmama kararı aldım. Sadece taradım. Gözüme siyah kalemi çektikten sonra parfümümü sıktım. Son olarak üstüme aldığım siyah ceketimle evden çıktım. Gelen taxiye bindim.

...

"Vur diyorum, öldürüyorsun Na Yuta. Bu halin ne?"

"Olmuş mu?"

"Tabii ki olmuş! O da laf mı?"

"Kolum ağrıyor." naz yapabildiğim ve beni önemseyen tek adama dudağımı bükerek konuştum. Ten bana doğru geldi.

heavenly - yutaeWhere stories live. Discover now