3.4

2.7K 130 8
                                    

Kahvaltı yapmak için evden çıktıktan sonra onun elini her tuttuğumda kendimi çok iyi hissettiğimi fark ettim. Arabanın rotası benim kaldığım otele doğru ilerlerken radyoda çalan şarkıya kısık sesiyle eşlik ediyordu. Telefonumu çantamdan çıkarıp onun bu anını kayıt altında almaya başladım. Sonuçta sürekli yan yana olacak değildik ve onu özleyeceğime de emindim. Otelin önünde durduk, birlikte kaldığım odaya  ilerlerken aynadaki yansımamıza tekrar ve tekrar baktım. Çok mutluydum. İçimde daha önce hiç tatmadığım bir neşe, bir duygu vardı. Telefonumun çalan sesi dikkatimi dağıttı. Eylül arıyordu, önemli bir şey olmasa mesaj atacağını biliyordum o yüzden hemen açtım.

"Canım?" diye mırıldandım. Karşıdan onun telaşlı sesini duyunca irkildim.

"Gaye." dedi telaşlı sesi bir yandan da çok kararsızdı. Odaya doğru ilerleyen adımların durunca Baran da durdu.

"Bir şey mi oldu birine, sana?" Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. Ellerim istemsizce titremeye başlamış, gerilmiştim.

"Rana kaza yapmış. Başını darbe aldığı için beyin kanaması riski çok yüksekmiş. Hastaneye gidiyoruz şimdi." Duyduklarımı hazmetmeye çalışsam da beceremedim. Gözyaşlarım dökülmeye hazır bir şekilde beklediği için ardı ardına dökülmeye başladı.

"Çok mu kötü?" Sesim fısıltıdan ibaretti.

"Arabayı gördük biz sadece. Araba o haldeyse Rana..."ağlamaktan konuşamayınca bende bir süre durdum.

"Geliyorum ben." Onun konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapattım. Baran endişeli gözlerle bana bakıyordu, ağlamaya devam ederek ona sarıldım.

"Rana kaza yapmış.." devam edemedim konuşmaya. Sanki beynimden vurulmuş gibi olmuştum. Gücüm bir anda çekilmişti.

"Beyin kanaması falan dedi Eylül. Benim onun yanına gitmem lazım." Ağlamam kesik kesik hıçkırıklara dönerken kollarını sıkıca bana sardı ve sırtımı sıvazladı. Kollarımı ondan ayırdığımda odaya doğru neredeyse koşar adımlarla ilerledim.

"Gitmem lazım, gitmem lazım." Odanın kapısından içeriye girdiğimde aynı şeyi tekrar ediyordum. Yatağın kenarındaki valizi yatağın üstüne bıraktım, çoğu eşyamı çıkarmamıştım bile. Dışarı da olan eşyaları koşar adım toplayıp valizi kapattım.Baran telefonla konuşarak odaya girdiği esnada telefonumu ve çantamı kontrol ettim. Her şeyi o kadar hızlı halletmeye çalışmıştım ki nefes nefeseydim.

"Evet iki kişilik, yarım saat sonra. Tamam biz geçiyoruz, ödemeleri hallet sen. Odamdaki valizi biletlerle birlikte havaalanına gönder." Elimdeki valizi aldı, telefonunu cebine koyduktan sonra odaya son kez baktı, ardından kolunu omzuma attı ve beni kendine çekip saçlarımın üstünden öptü.

"Sakin ol. Her şey iyi olacak." Odadan hızlı bir şekilde çıktık, resepsiyondaki işlemleri hallettikten sonra arabasına ilerledik. Telefonumu elime alarak önce Eylül'ü sonra da Masal'ı aradım.
Bir süre çalan telefondan Masal'ın ağlayan sesi duyulduğunda kaskatı kesildim.

"Gaye, çok kötü." Hıçkırıklarım onunkine karışırken Baran beni ön koltuğa oturttu.

"Yaşıyor mu?" Zorla çıkan sesim o kadar korkunç bir haldeydi ki.

"Bilmiyorum biraz önce ambulanstan indirdiler, çok çok fazla kan vardı. Bilinci yerinde değilmiş." Baran arabaya biner binmez hiç beklemeden arabayı çalıştırdı. Telefonda bir süre karşılıklı ağlarken duyulan sesler dikkatimin dağılmasına neden oldu.

"Kan, kan takviyesi lazımmış." Eylül'ün sesini duydum o sırada.

"Benden alın, bizim kan grubumuz aynı." Masal birileri ile konuşmaya devam ettikten sonra telefonu el değiştirdi. Emir'in sesini duyduğumda gözyaşlarıma bir de hıçkırıklarım eklenmişti.

"Gaye bir sakin ol." Derin bir nefes aldı. Bir süre oluşan sessizliği gene Emir böldü. "Masal kan verecek şimdi, durumu hakkında pek bir bilgi vermediler." Başımı salladım sanki beni görecekmiş gibi.

"Ben," dedim. Cümlemin devamını getirmedim. "Ölmesin ne olur." Baran elimi tuttuğunda ondan güç almak istedim. Trafiğe rağmen belirli bir hızın üzerindeydik. Telefonumu kapatıp bacağımın arasında sıkıştırdım.

"Durumu kötüymüş galiba. Kan lazımmış, çok fazla bir şey bilmiyorlar."  Rana, ile tanıştığımızda onunla enerjimiz çok farklı ve güzeldi. Onu çabucak benimsemiş ve sanki yıllardır arkadaş, dost olmuş gibi huzurlu hissetmiştik, şimdi onu kaybedecek gibi hissetmek bile beni çok derinden etkilemişti.

"Ona bir şey olursa.."

"Hayır, olumsuz hiçbir düşünceyi aklına getirme. Her şey güzel olacak." Umutla başımı salladım. Her şeyin güzel olmasını bende istiyordum.

"Ben hissettim, ben ona arabayı tek başına kullanma dedim. Beni, kimseyi dinlemedi." Kendi kendime söylenirken havaalanının park yerine arabayı park etti. Hızlıca arabadan çıktığımda valizimi bagajdan indirmesini bekledim. Arabayı kilitledikten sonra elimi tuttu ve neredeyse koşar adımlarla havaalanına girdik. İç hatlara doğru ilerlerken bir genç bir adamın yanında durduk. Neden durduğumuzu sorgularken adam Baran'a iki bilet uzattı ve elindeki küçük valizi verdi.

"Dikkat edin patron, görüşürüz." Elini Baran'ın omzuna iki defa vurdu. Baran ona ithafen konuştu.

"Teşekkür ederim. Bu iyiliğini unutmam." Adam ilerlerken elini salladı boşver dercesine. Tekrar adımlarımız rotasını buldu. Valizlerimizi verdik, işlemeleri hallettik. Her şey o kadar yavaş olmuştu ki ya da ben her şeyin hızlı olmasını istediğim için bana öyle geliyordu. Bana kalsa koşarak giderdim. En sonunda uçağa bindiğimizde yavaş yavaş bir şeyleri fark etmeye başladım. Benimle geliyordu. Benimle birlikte İzmir'e geliyordu. Bir anda ona döndüm. Varlığından yeni haberim olmuş gibi baktım ona.

"Sen, "dedim. Bakışları bana döndüğünde yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. "Sen benimle mi geliyorsun?" Tepkime sadece gülümsedi.

"Seni bu durumda yalnız bırakamam. Hem bir gün gelecektim." Bir an içimi tarifi imkansız olan bir mutluluk kapladı ama sonra bu mutluluk yüzünden üzüldüm. Arkadaşım o haldeyken gülmek bile istemiyordum.

"Teşekkür ederim. İyi ki varsın.'" Uçağın kalkış anonsunu ve ardından geçmeyen dakikalar sonraki İzmir'e geldik. Onun buraya geldiğini hiç bu şekilde hayal etmemiştim. Birlikte gelmeyecektik, o bana gelecekti. Yaklaşık yarım saat valizleri almak için bekledikten sonra havaalanının girişinde bulunan taksilerden birine bindik.

"Özel Nevra Hastanesine lütfen." havaalanına uzak bir mesafe olduğu için muhtemelen taksici çok mutluydu. Dakikalar geçmek bilmezken aramızda tek kelime dahi konuşmuyorduk. Çok gergindim ve ağlamam durmuyordu. Bir buçuk saatlik yolculuğun sonunda taksimetrede yazan tutar gözlerimin yerinden çıkmasına neden oldu. Çantamdan cüzdanımı çıkarırken Baran bana engel oldu. Iki tane iki yüzlük banknot uzattı adama. Bagajdan indirdiği valizlerimizi alınca hastaneye doğru ilerledik. Baran gene elimi tutmuştu. Giriş kapısının yakınlarında gördüğüm Emir beni görünce yanımıza doğru geldi.

"Hoş geldin." Kollarını bana sararken engel olmadım ona. Kolları tekrar benden ayrılırken konuşmaya başladım.

"Rana nasıl? Bir şey öğrendiniz mi?" Başıyla yanımda duran adamı yeni fark etmiş gibi selamladı. Gözleri ellerimizde dolaştıktan sonra tekrar bana baktı.

"Bildiğim tek şey iyi değil." Birlikte içeriye doğru ilerlerken içerisinin de çok kalabalık olduğunu fark ettim. Masal, Eylül, Rana'nın anne babası, kuzenleri, annem ve daha göremediğim bir çok kişi.

"Gaye!" Eylül koşarak bana geldiğinde Baran'ın elini bıraktım. Kollarımı ona sardığımda çok kötüydüm. Güçsüzdüm. Ağlamalarımız birbirine karışırken Masal da yanımıza geldi. Üçümüz sevgi yumağı halindeydik.

"Rana'ya bir şey olmasın. Lütfen." Diye mırıldandı Eylül. "Ben onu çok seviyorum." Ona cevap vermek isterdim ama cevap vermeye de gücüm yetmiyordu. Sırtımda hissettiğim el bana destek olmak için yanımdaydı. Keşke dedim o an onu ilk gördüğüm ana geri dönseydim. Oradaki şaşkın halim ile kalakalsaydım...

Merhabaaaa,
Birkaç bölüm sonra tekrar texting olarak devam edeceğim. Kendimi kaptırdım, her şey başka bir yere gidiyooooor.
Yorumunuzu ve yıldızınızı eksik etmeyiin.

Yanlış numara | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin