5.Bölüm

47 1 1
                                    

Selam gençler! Beni özlediniz mi? Şahsen ben çok özledim yazmayı. Belki de bu yüzdendir ki iki haftadır üst üste bölüm atıyorum. Bu konuda kendimi alkışlamak istiyorum. Her neyse. Keyifli okumalar.

P.S. * ile belirtilen yerde hikayeyi Christina Perri-Arms şarkısıyla veya Christina perri-Human şarkısıyla okumanızı tavsiye ediyorum. Görüşmek üzere:)

Ucunu ağzımda çiğnediğim kalemi ağzımdan çıkardım ve çözdüğüm sorulara odaklanmaya çalıştım. SBS yaklaşıyordu ve neredeyse hiç kitap açmış olmadığım gerçeği göz önünde bulundurulduğunda deli gibi çalışmaya çalışmam mazur görülmeliydi.

Uzun paragraflar teker teker gözlerimin içine girmek istercesine sayfayı doldururken yanımdaki hareketlenmeyi fırsat bildim ve dikkatimi dağıtan etkene sıkıca tutundum. Yani Kaan'a gülümsedim. Yanıma yavaşça oturmasını izledim ve kitabımı kapattım.

Mavi gözlerini üstüme dikti ve ellerini pantolonuna sildi. Kısa süreli bir saç düzeltme seansının ardından sesini bulduğunu bana kanıtlayıp ''Selam.'' dedi.

Ben de ''Selam'' diyerek ona karşılık verdim. Hareketlerindeki değişikliğin nedenini ona sormak istesem de bir şey demedim. Her zamanki Kaan olduğu gerçeğini kendime hatırlattım ve başımı omzuna koydum.Teninin eşsiz sıcaklığı karşısında dudaklarım benden bağımsız olarak gülümsedi. Bu da onun etkilerinden biri olsa gerekti. Birini sevmenin...

''Seni özledim.'' diye fısıldadım uzun süredir toplamaya çalıştığım cesaretin etkisiyle. Seni çok özledim...

Kaan gülümsedi. Elini omzuma koydu ve omzumu sıvazladı. Ona biraz daha sokuldum ve parfümünün kokusunu daha da içime çektim. Bu kokuyu sonsuza dek şişelemek ve saklamak istiyordum. Her ihtiyacım olduğu anda koklamak...

''Bu kokuyu seviyorum.'' dedim elimden gelen en masum şekilde.''Bana neden sırrını söylemiyorsun?''

Omzunu silkti. Kolları beni daha da sıkıcı sararken ''Sadece bana sarıldığında bu kokuyu duymanı istediğimdendir belki de.'' dedi. Gülümsedim. O kadar içten bir şekilde gülümsedim ki yüz kaslarım acıdı. Ama aldırmadım. Kaan kolunu omzumdan çekti ve boğazını temizledi. Sırtını dikleştirdi. ''Asya,'' dedi. Bir isim bir insanın ağzına bu kadar mı yakışırdı?

''Baloya benimle gelir misin?''

Kulaklarım duyduklarına inanamadı ve artık çevredeki hiçbir şeyin sesini duyamaz olup kendilerini askıya aldılar. Ellerim buz kestiler. Vücudum kendini hissedemez oldu geriye tek bir şey kalana kadar... Kalbim...

Her tarafım buz gibiyken kalbim sıcacıktı. Isındı, ısındı ve en sonunda hiç sönmeyecek bir yangına dönüştü. Yıllar boyu beni yakıp bitirecek olan bir yangın...

***

Konferans salonunun büyük kapısından çıkarken arkama bile bakmadım ve Ceyda'yı da orada bıraktım. Ciğerlerimin bolca oksijene ihtiyacı olduğunu bildiğimden kendimi bahçeye atıp ona iyi olduğumu bildiren bir mesaj gönderdim.

Kaan'la oldukça anlamlı bir şarkıyı birlikte söylemiş, karşılıklı ağlamıştık. Kimse fark edememiş olsa da yaklaşık dört dakika boyunca devamlı birbirimizin gözlerine bakmış, belki de eski günleri yâd etmiştik. Kalbim kısa süreliğinde de olsa umutlanmıştı ama sonrasında tekrardan parçalara ayrılıp önüme atılmıştı Kaan tarafından.

Beni bırakıp gitmişti. Tek kelime bile etmeden çekip gitmişti.

Gözlerimi sıkıca yumdum ve derin bir nefes aldım. Sırtımı banka yaslayıp olanları unutmaya çalıştım. Elimden ne kadar geliyorsa işte.

Dilek kaymasıМесто, где живут истории. Откройте их для себя