İlk Düşen

87 7 1
                                    

Karanlık bir boşluğa bakıyordum. Bildiğiniz böyle karanlık ucu bucağı görünmeyen türden tek gariplik kulağıma geldiği halde nerden geldiğini tahmin edemediğim ses vardı. Böyle masanın üzerinde unutulmuş da titreşimde olduğu için cızırdayan telefon gibi. Yüksek bir ihtimalle ben rüyadayım dışarıda biri telefonunu açmıyor bir türlü ya da slender man oyununa sıkışıp kaldım.

Muhtemelen birincisi çünkü yavaş yavaş duyduğum rahatsızlıktan etrafımı hissetmeye başlamıştım. Burnuma çok güzel bir şampuan kokusu geliyordu vanilya mı bal mı karar veremiyordum. Uyanmaya başlamamla birlikte sağ omzumda bir ağırlık hissetmeye başladım. Birkaç saniye gözlerim kapalı hareketsiz, aklım yerine gelsin diye bekleyip gözümü açtım.

Gözümü açmamla birlikte aman tanrım didim (tabi içimden). Şaşırmamın sebebi altı kişi birbirine dayanmış halde televizyonun karşısındaki koltukta uyuyorduk. Koltuk L şeklide olmasına rağmen en akıllı olanımız Güray olmuştu. Çünkü ayaklarını koltuğun kısa tarafına uzatmış başını da Emir'in kucağına koymuştu.

Bir dakika ben ne dedim? Emir mi? Kucak mı? Yoksa Emir ve Güray... Aboow yetişin komşular namus elden gitmiş... Zaaaa... Şaka ya daha neler bu ikisini küçüklüklerinden beri tanırım. Yoktur öyle halleri. Sadece ikisi ergenliğe girip te dişi kedi görüp azana kadar, zor kontrol ediyordum bunları. Bu yüzden böylelerini mart ayında sokağa çıkarmayacaksın.

Güray o şekildeyken Emir sol omzumda Ayça sağ omzumda uyuyormuşuz. Zaten kızlar Demet, Ela, Ayça diye sıralanmışlardı koltuğa. Bu arada yeni yeni aklıma geliyor o ilk uyandığımda burnuma gelen koku Ayça'nın saçlarıymış. Yanlış anlaşılmasın sadece koku hoşuma gitti.

Bir süre sonra kaslarımı hareket ettirmeye başlayınca yanımdakilerde derin nefes çekişleri içerisinde kıpırdayıp uyanmaya başladılar. Yani anlamıyorum sadece benim uykum mu hafif ki telefonun titreşimiyle uyanmıştım. Ah bu kızlar bir de derler ya yere tüy düşse uyanırım. Yalancılar...

Bir iki saniye daha bekledim baktım birazcık ayaklanan da Demet olmuştu o da Ela'nın omzuna yaslanmaktan rahatsız olduğu başını kaldırıp minibüste yer vermemek için uyuyor numarası yapıp başına koltuğa dayayıp uyuyan insanlara döndü.

Baktım bu böyle olmayacak aklıma gelen ilk ve muhteşem çözümü uygulamaya karar verdim. Yani başka zaman olsa neyse de bu ne amk... Çamaşır tele nasıl asılıp diziliyorsa bizde koltukta öyleydik. Önce omzumla birlikte gövdemi kullanarak hızlıca öne atıldım ve bununla birlikte "YETER LAN KALKIN ARTIK, ÖLDÜNÜZ MÜ KALDINIZMIZ MI? Bİ RAHAT VERİN..." diye bağırdım. Benim gibi dost olmaz olsun. Çünkü hepsi bayağı bir korkuyla ayağa dikildi. Ne vardı bunda yani alt tarafı rahatsız oldum ve sizi hafif bir sesle uyarmak zorunda kaldım.

Hepsi sersemlemiş ve ani ayağa dikilmenin verdiği baş ağrısıyla ayakta kendilerine gelmeye çalışıyordu. Sadece köşedeki küçük ayaklı gece lambasının verdiği ışıkta arkadaşlarım zombiye nasıl dönüştüğünü anlamaya çalışan insanlar gibi hareket ediyorlardı. Neyseki kendilerine gelmeleri fazla sürmedi yoksa bu sefer ayağa kalkıp ben silkeleyip onları kendine getirecektim.

"Ne oluyor Özgür ne bağırıyorsun amk? Yüreğim ağzıma geldi." soru tabi ki Emir'den gelmişti niye çünkü çocuk bu sıralar o kadar kızgındı ki boş bir anımı yakalasa beni bir kaşık su da boğacak.

Tam ben konuşacaktım ki Ayça araya girip "Biz nasıl olur da uyuya kalırız? Yediğimiz o kadar sindirilmeden yağa dönüşecek..." dedi. Tabi bunun üzerine tüm kızlar da sorunu fark edip uflamaya puflamaya başladılar ve bana kızgın birer bakış atmaya başladılar.

"Bana öyle bakıp hatayı ben de aramayın çünkü Hatay Akdeniz'de, tamam mı?" normalde bu pis espriyi yapmazdım ama iki dakika ciddi olup kendime engel olamadım. Ve baş ağrısından mı bilmem bazıları alnını tutarak başını geri attı.

Bilinmeyen SeçimlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin