Umarım iyi biridir, diye geçirdi içinden ve tüm günde bu düşünce ile dışarıya yansıtmamaya çalışarak asıl anın gelmesini bekledi. Dersler bittiği zaman okuldan çıkmadan tuvalette kendini kontrol etmiş, sonra da çok uzakta olmayan kafeye doğru adımlamaya başlamıştı.

Oldukça büyük alana girdiğinde gözlerini etrafta gezdirdi ve ardından da aradığı kişiyi buldu. Minho, en uzakta cam kenarında dışarıyı izliyordu sessizce.

Jisung onun cidden çok yakışıklı olduğu gerçeğini atlayamayarak gerginlikten titreyen ayaklarını ilerletti ve masanın önüne geldiğinde, "Merhaba," diyerek gülümsedi.

Minho ayağa kalktı duyduğu sesle, tam olarak ne yapacağını bilmediği için aynı şekilde "Selam," diyerek karşılık vermiş ve sandalyeyi işaret etmişti. Jisung sırt çantasını kenara bırakarak boştaki yere oturup arkasına yaslandı.

"Nasılsın?"

"Bilmiyorum," deyip dürüstlüğü seçti Minho. Çekingen bir şekilde elini ensesine atıp oradaki saçları karıştırdı. "Azıcık gerginim. Sen nasılsın?"

Jisung onu anlıyordu çünkü iki yakın arkadaş devrede olduğu için onlar bir sorun yaşarsa bu annelerine değerdi bu yüzden ikisi de ister istemez gerilmişti. "Şöyle yapalım," dedi Minho ve gülerek elini tekrar uzattı. "Onların bize vicdan yaparak buluşturduğu gerçeğini yok sayarak öyle tanışalım. Merhaba Jisung."

Tam da ihtiyacım olan şey!

Jisung eline geçen fırsatla gülüşüne engel olamadan Minho'nun uzattığı elini tuttu ve saniyelik olarak kavuşmalarına izin verdi. "Selam hyung."

En azından bu şekilde ikisi içinde daha iyiydi.

Minho dakikalar önce garsonun getirip bıraktığı menüyü gösterdi. "Bir şey yemek ister misin? Felix'ten biliyorum dersiniz bugün erken başlıyor, acıkmış olmalısın."

Düşünceli.

"Ayrıca ben çok açım."

Ve dürüst.

Jisung onun bu hali karşısında sırıttı. "Reddetmeyeceğim çünkü ben de acıktım."

Önündeki menüye bile bakmadan zaten daha önce geldiği kafeden direkt kendine pizza isterken Minho da aynısını istemiş yanına da kola söylemişlerdi. "Ups," dedi Jisung kafede gördüğü kişiler ile. "Sanırım yakalandık."

Üniversiteden birkaç kişi onları izliyordu, ikisinin böyle görülmesinin meraklandıracağını tahmin etmişti. Minho, Jisung'un gösterdiği yere bakmış sonra da kıvırdığı gömleğinin kollarını düzeltmişti. "Sorun değil, ne de olsa neden buluştuğumuz bizi ilgilendiriyor. Onları değil."

İnsanlara göre hareket etmiyor.

Jisung'un gözleri Minho'nun kolunda belli olan damarlara giderken odağını hızla değiştirip camdan dışarıya odakladı. Tamam, onun yapılı bedeni, yakışıklılığı ve verdiği hava, bas bas ben alfayım diye bağırıyordu, bunu anlamıştı.

Minho, annesinin ona yüklediği sorumluluk yüzünden karşısındaki çocuğa tam olarak ne diyeceğini bilmiyordu. Ona vermişlerdi bu görevi bu yüzden gerilmişti. Jisung'dan gelen, "Tam olarak hangi bölümü okuyorsun ki?" sorusu ile yerinde biraz daha düzgün oturup garsonun pizzaları koymasını bekledi.

"Fizik. Daha doğrusu Nükleer enerji."

Jisung şokla atıldı. "Vay canına! Cidden mi?"

"Aslında... O kadar çok, şeyde değil-"

"Hyung, şaka yapıyor olmalısın? Fizik diyoruz, herkesin korkulu rüyası. Tanrım, şaka gibi. Vay canına, cidden çok havalısın!"

Minho kendini tutamadan güldü, Jisung fizik kısmını duyduğu gibi aklı Hyunjin'e giderken hemen kendini toparlayıp tepkisini vermişti. Eğer Hyunjin olsa fizik kısmını duyduğu gibi, "Fizik okuduğunu tahmin etmek zor olmazdı, malum fizik," derdi çünkü.

star lost, minsung ✓Where stories live. Discover now