Beline kadar uzanan kahverengi saçları, badem gözleri, hokka burnu ve dolgun dudaklarıyla çok güzeldi. O kadar güzeldi ki sadece onu izleyerek Allah'ın varlığına inanabilirdiniz. Hani derlerdi ya 'bu kendi kendine olmuş olamaz' aynen öyle bir şeydi. Ona hülyalı baktığım anlaşılmasın diye, gözlerimle savaşıyordum. Anlık olarak savaşı kaybettiğim için göz göze gelmiştik. Utanarak bakışlarını kaçırınca ben de utanmış hissettim. Grupta en az benimle konuştuğundan çekiniyor olmalıydı.

Eda "İlk defa okulumuzda adam gibi bir adam var. Onu kimseye kaptıramam." deyip, bahçede basketbol oynayan Taner'e baktı. Tekrar hülyalı bir ses çıkarınca "O sana bakmaz." diye realist bir yorum yaptım. Gerçek arkadaşlar böyle olurdu.

Çağla "O baksa baksa Seda'ya bakar. Yakışıklı piç." diye benden daha realist bir yorum yaptığında, Eda'nın yüzü düştü.

Anlık olarak Seda'ya bakan gözlerinde kıskanç parıltılar da görmüştüm. Okuldan geç gelip, kapının önünde altına işediği zamanları hatırladığım kızı çok iyi tanıyordum. Kıskanınca, kıskandığı kişiye zulmetmeye başlardı. Bu yüzden henüz küçük bir alevken, onu söndürme görevi bana düşüyordu.

"Sarışının tadı, esmerin adı. Eda'ya kullanamayacağı için bakmaz o çocuk."

Seda'yı harcamış olmam, ondan ters bir bakış almama neden oldu. Farkında değildi ama onun bir sene kalmış lise hayatını kurtarıyordum.

Fadime "Esmerim biçim biçim, ölürüm esmer için" diye türküye başlayınca, gerginlik hızla kaybolup hepimizin gülümsemesine neden olmuştu.

Sohbet bu sefer Taner'i diğer erkeklerle kıyaslamk üzerine devam ederken, tekrar dinlemeyi kestim. Uyumlu olamıyorsanız, uyumsuzluğunuzu göstermemek için biraz ilgili davranmak yeterliydi. Tamamen ilgisizlik, insanların dikkatini çekiyordu. Bunu birkaç sen önce yaşamıştım. Yine ortamda 'erkek' muhabbeti dönerken 0 umursamazlıkla oturuyordum. Sonra bana birilerini ayarlamakla ilgili bir ton konuşma geçmişti. En sonunda Fadime "Erkekler ilgini çekmiyor mu yoksa?" diye sorunca, nefesim götüme kaçmıştı. Her şeyde deli cesareti olan ben, bu konuda korkak bir tavşana dönüştüğüm için onlara uyum sağlamaya karar vermiştim. Artık sohbetlerini ilgiliymiş gibi dinleyip, geri çekiliyordum. Dikkat çekmeyen bir yaşam için, dikkatli davranmak gerekiyordu.

Gözlerimi etrafta gezdirip, ilgimi çekecek bir görüntü aradım. Düz lisede olaysız geçen gun yoktu. Olay kovalayıp, konuyu değiştirebilirdim. Banklarda oturan birkaç grup, flörtleşen kişiler, arka bahçeye giden sevgililer yeterince ilgimi çekmiyordu. Çok geçmeden de konu kendi önümde düştü. Mecazen değil, gerçek anlamdaydı. Okulun sürtük rezervini tek başına karşılayabilecek Yasemin, birini ayaklarıma doğru itmişti. Bizim kızların da aniden sesi kesilmiş, önümüze düşen bedene bakmaya başlamışlardı. Üstündeki siyah swetshirtün kapşonunu tüm yüzünü saklayacak şekilde kapatan kızın, kız olduğunu gösteren tek şey altındaki etekti. Fiziksel olarak da kıvrımlı olmadığından eğer pantolon giyse sırtına bakarak cinsiyeti hakkında yorum yapamazdım.

Yasemin "Midem bulandı, birden göstermesene yüzünü" diye bağırdığı an, bahçedeki diğer yüzleri de onlara çekmişti.

'Kavga' liselerin en merak edilen dedikoduları olurdu. Çok geçmeden bulunduğumuz yere yaklaşırlarken, ben hala yerde uzanan kıza bakıyordum. Ellerini kapşonuna gidip, sıkıca sıktığında titrediğini gördüm.

Fadime "Orospu hayırdır?" deyip kalktığında, Yasemin "Bir mide bulandırıcı tip daha. Seni ilgilendirmez amca." deyip ona küçümseyerek baktı.

Etraftakiler olaya karışacağımızı anlayınca heyecanlanmış olmalıydı. Biz idareyi ailesinden sık gören gruptuk. Kavgalarımız da her zaman gözde olurdu. Yasemin'le çok kez dalaşmıştık ve kızın sürekli dayak yemesine rağmen, geri vitesi kitabına yazdırmayan bir karakteri vardı.

Eda "Bunun canı yine ya dayak ya yarak istiyor." dediği an onun da arkadaşları olaya dahil olup bize laf atmıştı.

Bu laf dalaşına girmememin tek nedeni, yerde titreyen bedendi. Sanki kimse onu görmüyor gibiydi. Onu bırakıp, bize odaklanmışlardı. Kız hala, sıkıca tuttuğu kapşonuyla düştüğü yerde duruyordu. Ayaklanıp, bizimkilerin tartışmasını es geçip ilerledim. Yasemin, Fadime'ye yaklaştığından çember olup izleyen grup onların etrafını sarmıştı. Çemberi itip, çemberin dışındaki bedenin yanına gittim. Küçük olmayan cüssesine rağmen, minicik kalmış gibiydi.

Elimi ona uzatıp "İyi misin?" dediğimde kafasını biraz daha eğip elimi görmezden geldi.

İnsanları iyi analiz ederdim. Kızın görünüşüyle ilgili sorunu olduğu belliydi. Bunu ona yere itip 'çirkin' muammelesi yapan Yasemin olmasa da anlardım. Çünkü saklanmaya çalışıyordu. Kıyafetleri kamuflajmış gibi her yerini kapatıyordu. Yüzünü bana göstermeyeceğini de tahmin ediyordum ama sesini de duymamı istemiyormuş gibi beni cevapsız bırakmıştı.

Havadaki elimi çekmeden "Kalkabilecek misin?" dedim.

Elleri kapşonundan çekilip, yere koyarken kendini kaldırdı. Bu sefer elimi indirdim. Kafası hala yerde ve kapşonu hala gözlerinin altındaydı. Çemberin içinden çığlık gelince, bakışlarımı ondan çektim. Çığlık Yasemin'e aitti. Fadime onu tokatlamaya başlamış olmalıydı. Çağla'nın çığlığı gelirken onun da dayak yediğini anladım.

Gözlerim hala dikilmekte olan kıza kaydı. Bir şey demeli miydim bilmiyorum. 'Yasemin'i takma, o hep kaltaktı' gibi bir cümle onu rahatlatabilirdi. Tekrar duyduğum bağırmalarla, derin bir nefes verip önceliğimi değiştirdim. Kızları kavgada yalnız bırakmak bana yakışmazdı. Ona son kez bakıp, tekrar çemberden girdim.

Tahmin ettiğim gibi, Fadime 3 insan gücünde Yasemin'lerin grubundaki kızları ve onu pataklıyordu. Çağla çoktan pertti. Seda, Fadime'yi çekmeye çalışıyordu çünkü yerde pekmezi akan kızlarla şoka girmiş olmalıydı. Eda bir kızın saçına yapışmış, kendi saçı da başkasının elinde kalmıştı. Ben de en mantıklı şeyi yaparak, yardıma ihtiyacı olan tek kişinin yanına koştum. Eda'yı tutan kızı çekip yere doğru ittim. Etraftan tezahüratlar gelirken 'maçta mıyız?' diye bağırmamak için dişlerimi sıktım. Onlara bu seyiri vermek istemezdim. Seyri seyreden kişi olmayı tercih ederdim. Kızlardan biri tırnaklarını suratıma savurunca, bu sefer Eda önüme atılmıştı. Saç-baş, tırnak, tokatlarla tam bir kız kavgası gerçekleştiriyorduk.

"Ne oluyor lan orda! İt oğlu itler!"

Çemberi dağıtarak giren hocalar, erkek değil kız kavgası olduğunu görünce önce duraklamış ardından herkese "Dağılın!" diye bağırmaya başlamışlardı. Yerde olü gibi yatan Yasemin bize küfrederken, müdür yardımcısının bakışları daha küfür doluydu. Emine Çakmak, bana öldürecek gibi bakıyordu. Bu bakışların evde fiziksel karşılığını alacağım bilincinde 'özür diler' gibi bakmaya başladım. Kavgayı başlatan ben değildim ama en çok hasarı ben alacaktım. Keşke, babam 'ben karımı çalıştırmam' dediğinde, annem 'tamam beyim' deseydi. Öyle olsa en azından okul meselelerim eve yansımazdı.

Annem "Eyfel!" diye bağırıp gözlerini irileştirdiğimde, hala kızın saçını tuttuğumu farkedip hızla bıraktım.

Depresifliğim, düşüncelerim hızla uçup gitti. İki saat önce intiharı düşünen zihnim şimdi ölüm korkusuyla üç buçuk atıyordu. Emine Çakır'ın mavi gözleri insanı diri diri mezara sokardı.

Tek İçimlik Sigara (gxg)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt