24. Biri öfkeli, biri ise arsız

Começar do início
                                    

İkimiz birbirimize bakarken göz kontağımızı Ertuğrul bozmuştu. Göğüs kafesin hızlı inip kalkmaya başladı. Öfke doluydu farkındaydım.

Evini basmış, bağırmış, o yetmemiş gibi ağlamıştım karşısında. Bilmiyordum fakat üzülmemi başından beri istemeyen biriydi. Salak Batu, çocuk bu yüzden senden uzak dur deyip durdu ya.

Konuşmayacağını anladığımda açıklama gereği duydum. "Duyduğum anda ne  yapacağımı bilemedim, bu yüzden mantıklı düşünemedim. "

Hâlâ donuk gözlerdi. "Sana ne bundan Batu." dedi. Kaşlarım çatıldı, ne demek sana ne ulan!

Patlayacak gibi duruyordu. "Sana ne Batu!" dedi kollarını sallayarak. Donup ona baktım. "Eve kız atarım ya da atmam sana ne! Yokuz biz oğlum, birlikte değiliz, hayatıma neden senin duyguların var diye şekil vereyim Allah aşkına!" dedi. Öfkeyle soluyordu.

"Çıkmıyorsun lan zaten aklımdan, en azından günlük yaşamımda bana izin ver. Kendi hayatımıza bakalım Batu!" Bağırır bir şekilde konuşması birazdan apartmanda yaşayanları toplayacak cinstendi.

"Anla abi artık anla." dedi.

Yutkundum karşısında. Konuşmadan önce başımı eğip dudağımı ısırdım. Kalbim yangınlar arasında hayatta kalmaya çalışırken onun böyle davranması zoruma gidiyordu.

Onun karşısında ezilip büzülmekten nefret ediyordum. Elimle tekrar gözlerimi kuruladım. Eğik olan başımı kaldırdım bana hâlâ öfkeyle  bakan esmere meydan okuyan mavilerimi diktim.

Geçen birkaç ayda belki de ilk defa bu halime şahit olacak. Başını salladım hızlıca. "Tamam... tamam. Dediğini yapacağım. " dedim.

"İyi." dedi sadece. Hırs bütün iliklerimde dolanıyordu.

"Ben aptal gibi neden kendimi tutuyorum ki. Haklısın, hiçbir zaman bir olmayacağız. Beyhude hayallere kapılmanın anlamı yok. " Sesim yavaş yavaş yükseliyordu.

Onu doğru bir adım atıp yaklaştım. Dedim ya yanında arsızlığıma hep kilit vuruluyor diye. Açmıştım o kilidi.

"Şimdi bu evden çıkacağım aylardır çektiğim açlığı girdiğim mekanda gördüğüm ilk erkeğin kollarına atarak gidereceğim." dedi.

Büyüyen göz bebeklerini izledim. "Görürsün, bende seni unutacağım.  Ben de hayatıma bakacağım.  Hatta bugün senden kurtuluşum bir adamla kutlayacağım." dedim. Tamamen ona sinirlenmek için kurulan içi boş cümleydi.  Karşımda sinirden kızarmaya başlamıştı. Bir şey demese bile boynunda şişen damarlar kendini belli ediyordu. Başka bir şey demedim.  Ona son kez bakıp yanından geçtim ve kapıya yöneldim.

Artık bitmişti değil mi? Bu kadardı işte.  Zavallıydım, hâlâ içimden bir umut tohumu vardı ve 'gitme' demesini umuyordu.  Ama esmer, beynime olmayacağımızı güzelce kazımıştı.

Kapının kurpunu tutup araladığımda aniden kapı kapatılmış, büyük bir gürültü oluşmuştu ortamda.  Ne olduğunu anlamadan Ertuğrul hızlı ve sert bir şekilde kolumu kavrayıp beni döndürdüğü gibi kapıya yasladı.

Hareketleri öfkesiyle entegre olmuştu. Kapıyı tuttuğu eli çenemi kaplarken parmakları boğazıma batıyordu. Yüzüne  bakma fırsatını bana tanımadan nefesimi kesecek eylemi gerçekleştirmişti. Beklemediğim anda dudakları dudaklarımı esir almıştı.

Dudaklarım ona olan öfkemden dolayı sımsıkı kapalıydı ve o beni şaşırtmayı kendine huy edinmiş gibi diliyle dudaklarımı ayırmaya çalışıyordu. Dudaklarımı yalıyor, diliyle ayırmaya çalışıyor yetmiyor ısırıyordu. Bana olan öfkesini iki pembe etten çıkartıyordu. Dişlerinin sertliği, dilinin sıcaklığı ve ıslaklığı yer edinirken benden ayrıldığı zaman afallamıştım.

Barutla YanOnde histórias criam vida. Descubra agora