7.2

39.6K 879 93
                                    

Partiye gelenleri karşıladım. Dans ettim. Sonra içki içtim. Arkadaşlarımla konuştum. Herşey normal gibi görünüyordu.

Dans ederken herkes gibi görünüyordum. Eğleniyormuş gibi.

Gülüyordum gerçek anlamda eğleniyormuş gibiydim. Ama sadece göründüğü kadardı.

Partiye neredeyse tüm okul gelmişti hatta Damla bile arada bana bakıp kurnazca sırıtıyordu o an yanına gidip onu bir güzel benzetmek istiyordum ama bunu yapacak gücü kendimde bulamıyordum. Dans edenler, içki içip sarhoş olanlar ve arka planda ki gürültülü çalan şarkı. Gözlerim kapıya takıldı Ateş gelmişti. Beyaz gömlek ve siyah pantolon giymişti uzaktan onu izlerken o kadar yakışıklı görünüyordu ki bir kızın onu fark etmemesi neredeyse imkansızdı. Ona aşıktım bu gerçekti. Aynı şekilde o da bana. Aklıma Romeo ve Juliet geldi ve onların trajik sonu.

Ateş de beni fark ettiği sırada adımlarını değiştirip yanıma doğru hızla gelmeye başladı. Bana yaklaşıp elimi tuttu ve beni kendisiyle birlikte dans edenlerin arasından uzaklaştırdı. "Ne yapıyorsun Lamia?!"

Yanımda duran masada ki içkiyle karıştırılmış kokteyle uzanıp bir yudum aldım. "Eğleniyorum Ateş..." sesim soğuk bir o kadar da kırgın çıkmıştı. "Sen neden bu kadar suratsızsın peki?" sarhoş olmanın verdiği kafayla kahkaha atmaya başladım. Beni tanımayan herhangi bir insan bile şuanda bende bir sorun olduğunu anlardı. Hemde çok büyük bir sorun. Ateş'de anlamıştı tabi. Bir hışımla elimde ki kokteyli aldı." Yeter artık Lamia! Kendine gel. Şu haline bir bak zavallı görünüyorsun sen gerçekten bu musun? Nerede benim aşık olduğum kadın?!"

Gözlerim doldu ve o fark etmesin diye yere bakmak zorunda kaldım. "Ben buyum." dedim kısık sesle. "Hiç kimse göründüğü gibi değildir sen dahil." sonuçta Ateş bir mafyaydı normalde hiç kimse bir lise öğrencisinden bunu beklemezdi. Bende şuan eğleniyor gibi görünsem de içimde kapanmayan yaralarım vardı. Ama kimsenin haberi yoktu...

Aslında tahmin etmesi güç değildi bir insanın gözlerine baktığınızda onun ölmek isteyip istemediğini anlardınız. Gözünde ki ışık giderdi birkere. Sonra yaşama sevinci. En sonda da hisler terk ederdi. Bende de şuan bu üçü yoktu ama kimse fark etmiyordu ve kimse beni vazgeçiremeyecekti.

Yarım saat önce aldığım ilaçlar etki etmeye başlamıştı, kanımda dolaşan binbir madde ilaç biraz sonra beni öldürecekti.
Ölmek bir seçim miydi? Yoksa hiçbir şey hissetmemenin verdiği rahatlık mı?
Tek bildiğim şey artık yaşamak için bir sebep bulamadığım.

Ben Lamia Toprak ve birazdan öleceğim...
Nasıl mı hissediyordum? Aslında hiçbir şey hissetmiyordum.
Bir yandan da deli gibi korkup kendimi vazgeçirmeye çalışıyordum.
Dün gece çok ağladım. Ağlarken bazı hislerime de veda ettim. Aşk ta bunlardan bir tanesiydi.
Yani ölmeye karar verdiyseniz eğer ilk önce tüm hislerden kurtulmanız gerekiyor.

Şık kıyafetli zengin kolej çocukların arasından geçip müziklerin çaldığı dev ekranın önünde siluetim belirdi. Herkesin gözü buraya çevrildi. İçlerinde ölmemi isteyenler de vardı. Onlara doğru bakıp gülümsedim. "İlk öncelikle beni kırmayıp buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ederim. Her ne kadar benim için gelmiş olmasanız bile." bana bakıp gülümseyen sahte dostluklara aldanmayıp konuşmaya devam ettim. "Hepimiz gerçeğin bu olduğunu biliyoruz sonuçta hepiniz benim şımarık bir sürtük olduğumu düşünüyorsunuz. Ve bu gece belki bir çoğunuzun düşüncesi değişecek."

Herkes bana deliymiş gibi bakarken aralarında fısıldadıklarını duydum sonra Mirza'ya baktım.
"Bu hayatta en çok seni sevdim Mirza benim ilk aşkım... Ama beni ilk öldüren sendin bana inanmadın sonra aşağıladın. Defalarca beni suçladın her zaman gerçekle yüzleşmekten korktun. Ama herkesin gözü önünde seni affediyorum çünkü beni bilirsin hiçbir zaman kin tutacak kadar nefret duymam birisine... "

Hayal Kırıklığı | Texting Where stories live. Discover now