X

226 27 51
                                    

Üç Yıl Sonra

Kei yüzlerce kez okuduğu mektubun ezberlediği satırlarında gezdirdi gözlerini bir kez daha. Hala şaka gibi geliyordu, hala inanmakta zorlanıyordu. Çünkü Japonya'nın en iyi takımlarından birinde oynaması için teklif almıştı.

Bir haftadır ailesiyle ve koçuyla konuşup durduktan sonra sonunda bir karara varmıştı, gidecekti. Üniversitesini donduracak ve Sendai'ye taşınacaktı. Kararından emindi, valizlerini hazırlamış ve eşyalarını kolileyip kargoya vermişti çoktan, geri dönüşü yoktu. Ama öylesine hızlı gelişiyordu ki her şey. Hayatının değişmekte olduğunun farkındaydı, bambaşka bir dünyaya adım atıyordu. Korkutucu olduğu kadar heyecan verici bir dünyaya.

Lisedeki haline voleybol üzerine bir kariyer kurmak aptalca bir fikir gibi gelirdi muhtemelen. Fazla riskli olduğunu söylerdi, bir sakatlanma ile tamamen bitebilecek bir kariyer seçimi Hinata ya da Kageyama gibi makarna beyinli aptalların yapacağı türden bir seçimdi üç yıl önceki Kei'ye sorsaydınız. Ama şimdi, neden olmasın ki, diyordu içinden. Küçücük bir şanssızlıkla kariyeri bitebilirdi, ama lisedeki gibi eğlenebilir ve bunun üzerine hayatını kurabilirdi. Tanrım, resmi ligde Kageyama ya da Hinata'ya karşı oynama şansı bile bulabiirdi!

Heyecan vericiydi, korkutucu olduğu kadar. Ve içi burkularak mezarlığın demir kapısından içeri girerken biliyordu ki Tadashi yanında olsaydı o kadar da korkutucu olmazdı.

Son bir haftadır buraya gelip onunla konuşmak istiyordu ancak yapmamıştı bir türlü. Bir yandan eşyalarını toplamakla çok meşgul olduğu gerçeği vardı, ancak diğer yandan da gitmeden önce Tadashi'ye yapacağı son ziyareti erteleybileceği kadar ertelemek istemişti.

Bu akşamki otobüsüne binip gittikten sonra bir daha buraya ne zaman gelebilirdi, emin değildi. O kadar uzağa gidiyor sayılmadı bile; ancak ailesi birkaç ay önce Akiteru'nun peşinden Yamagata'ya taşımıştı, Kei de Sendai'ye gidince buradaki evleri tamamen boşalacaktı ve ziyaret etmesi için pek bir sebep kalmayacaktı. Yani en azından, geldiğinde onu karşılayacak canlı biri kalmayacaktı büyüdüğü mahallede. Babası bahsettiği gibi evlerini satışa çıkarırsa kalacak bir yeri bile olmayacaktı burada...

Tadashi'nin mezarını göremeyecek olmak ondan kopmak demek değildi, biliyordu. Ama onunla konuşmak bir çeşit alışkanlığa dönüşmüştü, kaybedeceğini fark ettiğinde ağlayacağı kadar büyük bir takıntı değildi belki ama boğazına bir taş oturtacak kadar vardı.

Kei moralsizce iç çekerek açtı mezarlığın küçük demir kapısını. Tadashi'nin mezarına yürürken karşılaştığı tanıdık bir adama hafifçe eğilerek selam verdi, buraya sık gelen ziyaretçilerden biriydi o da. Denk geldiklerinde birkaç kez sohbet etmişlerdi. Adam ona gülümsedi ve Kei'nin, adamın kızına ait olduğunu öğrendiği mezarın etrafındaki çiçeklerle ilgilenmeye döndü. Birkaç adım sonra buralarda çok sık karşılaştığı kediyi gördü Kei, mezarlığın bekçisi ona yemek verdiğinden burayı ev bellemişti kedi. Ve sanki Tadashi'nin kedileri sevdiğini biliyormuş ya da bir şekilde sezebiliyormuş gibi onun mezarının etrafında uyuyordu genelde. Kei'yi görünce miyavlayarak yanına geldi. Kei eğilip başını okşadı kedinin, o da her zamanki gibi peşinden yürümeye başladı. Tadashi öldüğünden beri hayvanlara iyi davranmaya çalışıyordu Kei. Kendince vardığı çocukça sonuç şuydu ki eğer Tadashi bir kedinin başını okşamak için burada değilse onun yerine Kei okşamalıydı. Akşam yemeklerinden artanları da hayvanlara verir olmuştu. Bazen dönüştüğü şeye inanamıyordu.

Üzerindeki Yamaguchi Tadashi yazısı hafifçe solmuş olan mezar taşının önünde durdu ve yere oturdu Kei. Peşinden gelen kedi kucağına zıplayınca göz devirerek bacaklarının arasına yatırdı onu, tüylerini okşarken mezara döndü.

Yamaguchi Tadashi'nin ÖlümüWhere stories live. Discover now