Koridordan banyoya gidene kadar soyundum ve üstümdeki her şeyi çamaşır makinesine atıp çalıştırdıktan sonra pis kokumun artık gitmesi için duşa girdim.

Bütün kişisel temizliklerimi yapacaktım ama içimde sabırsızlanan bir tarafım vardı ve nedenini bilmiyordum. Belki de Sehun'la konuşmak istediğim için sabırsızlanıyordum.

O kadar mutlu ve sabırsızdım ki banyomu hem dans ederek hem de daha önce hiç olmadığım bir hızda bitirip kahverengiyle krem rengi karışımı bornozumu giydim. İpini bile bağlayamadan banyo da bir yere koyduğum telefonumu aldım, rehberden ismini bulup aradım ve telefonu kulağıma dayadım.

Odama girip yatağıma oturduğumda ikinci çalışta açtı, bende o sırada iplerimi bağlamaya çalışıyordum.

"Prenses Aurora?" Erkeksi, düz sesini duyduğumda dişlerimi göstererek gülümsedim.

"Tanrı Apollon?" Ona ayak uydurarak söylediğimde "garip bir çift olduk." Deyip gülerek bana katıldı.

"Daha yeni mi uyandın?" Sesim çatallı olduğu için anlamış olmalıydı. "Hmhm" diyerek onu onayladığımda saatin kaç olduğunu bilmiyordum.

"Saat öğlen 12'yi geçiyor, o kadar mı yoruldun?" Tekrar, şaşırarak sorduğunda yine güldüm. "Evet, bildiğin aralıksız uyumuşum, uyandığımda nerede olduğumu çözmem zamanımı aldı."

Telefonun ucundan kendini beğenmiş bir gülüş sesi duydum. "Bildiğin göğsüm kabardı." Dediğinde kısa bir kahkaha attım. Sonra aramızda biraz sessizlik oluştuğunda dudaklarımı büzüp gülümseyerek konuşmayı devam ettirdim.

"İlk başta üzüldüm, gözlerim bile doldu." Bunları söylerken ufak çocuk gibiydim, anneme nasıl şımarık davranıyorsam ona da öyle davranıyordum. Hatta telefonun ucundan göremese de tatlı çocuk hareketleri bile yapıyordum. Ayaklarımı sallıyor, başımı yana yatırıyor, dudaklarımı büzüp kaşlarımı kaldırıyordum.

"Ama notunu beğendim." Omuzlarımı yukarı çekip afacan çocuk gibi gülümseyerek söyledikten sonda devam ettim. "Yine de bunu alışkanlık edinme Oh Sehun. 'Bugün de tatlı yazı bırakıp gidebilirim' diye düşünemezsin bir daha." Tatlı sesimle tatlı tatlı konuşurken hattın ucundan ufak ufak "ah" diye bie gülüş sesi geldi.

"Sen hep böyle öğlen saatlerinde uyanırsan ben seni sabahın köründe nasıl kaldırayım? Ben çoktan bir ameliyatı yapıp çıktım bile."

"Vay canına, başarılı geçmişe benziyor." Dediğimde yine, olgun sesinin görkemli kibir havasıyla "elbette öyle." Dedi.

"Sana bir sürü soru soracaktım bugün, soru yağmuruna tutacaktım. Ne zaman geleceksin?"

"Çok soru sorup ne yapacaksın Jongin?" Söylediklerimi beğenmediği itiraz eder gibi kurduğu cümleden belliydi.

"Bana sevgilin olduğumu söylemedin mi? Doğal olarak seni tanımak istiyorum." Yatağımın ortasına yüz üstü uzanıp ayaklarımı havada sallarken daha ne kadar, en ufak şeylerinden etkilenebilirdim bilmiyordum.

"Bir ameliyatım daha var, yirmi dakika sonra gireceğim. Şimdi ameliyathane hazırlanıyor, onu bekliyorum. Saat üç de biter gibi geliyor. Ondan sonra altıya kadar da yeni hastalara bakacağım. Tekmilimi iyi verebildim mi bebeğim?" Bana bugün böyle sakin ve alttan konuşması önceki Sehun gibi hissettirmiyordu. Romantikti ve beni lastik kıvamına getiriyordu ama sert, kuralcı ve alfa erkeği Sehun'u daha çok seviyordum.

Ve... Tanrım, bana sürekli bebeğim diyebilir mi?

"Bugün çok naziksin, alttan konuşuyorsun?" Soru sorarcasına sorduğumda tavırları beni şaşırmıştı açıkçası, Sehun ciddi birisiydi ve romantikliği çok güzel olsada tuhaf hissettiriyordu.

Graduati || Sekaiحيث تعيش القصص. اكتشف الآن