21 | İnsanın kendi kıyameti.

Start from the beginning
                                    

Yibo'nun engel koyulamaz dediği şeyi şimdi Kont'un gözlerine bakarak görüyordu.

Bunun için ne kadar çaresiz hissettiğini ve korktuğunu tarif edemezdi. Dili bile istediği sözlere dönmüyor ona kısıtlı sayıda söz bırakıyordu.

"Burada değil." Dediğinde Xiao Zhan'ın bu cevapla yetinmeyeceğini bilse de daha fazla konuşmadı. Üç gündür pişmanlık ve doğruyu yaptığına olan inancı arasında sayısız kez gidip gelmiş, sancılı bir ikilemde kapana kısılmıştı.

"Lordum." Diye konuşmaya başlayan Kont'a bakarken ilk kez kontrolünü kaybetmeye bu kadar çok yaklaştığını hissetti. Onca çabasının hiçliğini kabullenmek ne zor, geri adım atmak ne kolaydı. Kont'un sesi zihninde yankılanırken sağlam kararlarının düğümleri çözüldü, doğruları yüzünü yanlışa çevirdi ve her nasılsa gördüğü gözlerdeki endişenin yalan olamayacağını anladı. 

"Söyleyin bana. Onu mutlaka görmeliyim."

Sesi titrek olsa dahi yanıtladı Kont'u. Sözleri ileriye doğru attığı son adımdı; oldukça zayıftı. "Lütfen, oğlumu zarar göreceği bir ateşin içine ellerimle atmamı beklemeyin."

"O ateş!" Sesini birden yükselten Zhan kuzeninin uyarı seslenişini önemsemeden ileriye doğru adımladı. Devam ettiğinde ise sesinin şiddeti azalsa bile oradaki tüm sesleri bastırabilmişti. "Benim olmadığım her yerde oğlunuzu yakar. Sizi temin ederim Lord Darren, Yibo bir tek benim yanımda yaşayabilir. "

Kont bir cevap duymayı beklemiyordu. O sırada karşısındaki adamın dalgın ve dağınık bir görüntüsü vardı  Onun inadını kırmak için konuşmaya devam etmek en doğru seçenekti belki de. Çünkü ona baktıkça gözlerinin önüne sevgilisi geliyor, yanlış bir şey yapmama adına sağlam sözler veriyordu.

"Sözlerimin güven dolu olduğunu düşünebilirsiniz, ki inkar edemeyeceğim şekilde öyleler." Duraksamasının nedeni arka tarafta gördüğü kadının ağlamaya yakın yüzüydü, boğazına sert bir yumru gelip oturmuştu ve kendisinde ancak gözlerini Lord Darren'e çevirdiğinde devam etme gücü bulabilmişti. "Lakin bu güven kendime değildir. Ben yalnızca sevgilimin kalbine güveniyorum ve biliyorum; beni ancak bu yaşatabilir."

Bu sözlerinin altı boş değildi. Karşısında duran adam da bunu biliyordu ama öylece oğlunun yerini söyleyemeyecek gibiydi. Xiao Zhan ona daha başka ne söyleyebileceğini düşünürken üç gündür evden çıkmayan Fanxing odasından çıkıp gelmiş ve kendisi için büyük bir cesaret gerektirse de habersizce arkasında durduğu Lord Darren'e rağmen birden konuşmuştu.

"Aziz Martin Kilisesinde."

"Fanxing sen ne yaptığını sanıyorsun!" Diyerek arkasına dönen ve gence kızan adama rağmen Kont hareket etmiyordu. Yanında bekleyen Zhuocheng ise hep ona baktığından saniye saniye ondaki değişimi fark edebilmişti. Yüzünün solgun renginden geriye anlamsız bir beyazlık kalmıştı;  gözlerindeki kırmızı lekeler çoğalsa ve hatta alt dudağı titrese bile hiçbir ağlama belirtisi göstermiyordu. Kont'un onca zayıflığa işaret eden şeye rağmen nasıl hala yıkılmayan bir dağ gibi güçlü durabildiğini sorgulamadan yapamamış olsa da bir cevaba sahip değildi.

Zhuocheng seyrettiği adamın kendisine baktığında ona dair düşüncelerini bir kenara bıraktı ve uzaktaki arabayı gösteren gözlerini takip ederek ne demek istediğini anladı. Arkasını dönüp yola çıkmak için hazırlanacağı sırada Lord Darren korkuyla öne çıkıp onun kolundan tutmuştu.

"Lütfen, hayır. "Diye rica ettiği şeyin ne olacağı belliydi. Kont o sırada kolundan tutulan Zhuocheng'e yalnızca gözbebeklerini hareket ettirerek bakmış geriye kalan her şeyiyle donup kaldığı yerden ayrılmamıştı.

Lord, don't move that, [Yizhan]Where stories live. Discover now