Andrew kızın dudaklarına yaklaştı ancak maksadı yakınlaşmak değildi. Onu tehdit etmek istedi. Artık fark etmesini.
"Bilge, ailen senle birlikte acı çekiyor. Ben acı çekiyorum. Küçücük Arthur, dede biz de annemi mutlu edemiyoruz dedi bugün!"

Bilge yutkundu. "Andrew annemi affetmeyeceğim," kafasını iki yana salladı. "Bunca insana çektirdiği acı yüreğimde öyle ağır bir yük ki,"sesi fısıltı ile çıktı kaşları ve yüz kasları hüzünle büküldü. "Gözümün önünde iki kadının katli, o iki kadının bir ömür boyu yedi kişiye yaşattığı işkence, onlarca kez intiharları her biri-"hıçkırdı ve burnunu çekti. "Ben bir kere intihar ettim zaten, o hissiyatın ağırlığını bilemezsin. Şimdi ise tüm o-" nefes alamadı ve yüzünü yüzüne yaklaştırmış kocasına bakmayı keserek kafasını güçsüzce eğdi ve nefes nefese alnını adamın kaslı göğsüne yasladı. "Ve-"dedi yine nefes nefese. "Her gün rüyamda görüyor, bu yüzden asla unutamıyorum."

Andrew kaşlarını kaldırdı. Göğsüne alnını yaslamış zor nefes alan karısını sarmalamak, okşamak, her şey geçecek demek istedi.

Ama hiçbir şey geçmiyordu.
Çünkü Bilge unutamıyordu.

"Ben her gün,"dedi ve hıçkırdı Bilge. "Rüyamda annemin yaptığı cinayetleri düşünüyorum," ağlayarak kocasına sığındı. "Her gün düşünüyorum Andrew. Her gün Andrew. Her gün!!" Hıçkıra hıçkıra hüngür hüngür ağladı. "Ben annemi affedemiyorum Andrew!"

Bilge kocasının göğsüne yasladığı alnının yanına cılız yumruğunu vurdu. "Andrew ben çok acı çekiyorum," hıçkırdı. "Kurtulmak istiyorum yapamıyorum, kurtar beni Andrew ne olur, yalvarıyorum sana!"

Andrew, işte tam bu anda, duydukları ile,karısına sımsıkı sarıldı ve,"Şiştt,"dedi saçlarını sevip öperken. "Tamam, özür dilerim. Tamam."

Bilge hüngür hüngür ağlayarak kafasını iki yana salladı. "Çok acı çekiyorum," Andrew kaskatı kesti. "Annemin yanımda ölürken benden özür dilemesini unutamıyorum."

Andrew karısının ayaklarını yerden kesip aniden kucakladığı an Bilge hıçkıra hıçkıra göğsüne sokuldu. "Andrew ben vücutlarında ki o iğrenç yaralarıyl- hıçkırdı. "Çıkmıyor aklımdan çıkmıyor çıkmıyor ÇIKMIYOR!"

Andrew karısını bahçeye çıkardı ve onu bahçe koltuğuna oturtup yanına geçti. "Bilge'm."dedi sevgiyle. "Ne zaman bitecek peki?" Sesi çok yumuşaktı."ne zaman bitecek?"

Bilge elleriyle yüzünü kapatarak hüngür hüngür ağlamaya başladı. "Bilmiyorum..."dedi ağlamasıyla beraber. "Bilmiyorum ama be-ben çok acı çekiyorum."

Andrew karısının birden bire içindeki hüznü bırakmasını istiyordu. Ama bu imkansızdı.

O gün Bilge hüngür hüngür ağlarken Andrew yanında öylece oturmuş için için ağladı.

Bilge ona sarılmak isteyince sarmaladı ve sabaha kadar ikisi de uyanık kaldı.

Bilge Olivia aniden bahçeye kucağında küçük kızı Almira ile gelince birden kafasını dayadığı kocasının göğsünden kalkarak,"Gel Olivia teyze."diye mırıldandı. Sesi kısılmıştı.

Olivia, Andrew ile göz göze gelip direkt eğilerek selam verdi."Günaydın Kral'ım."

Andrew iç çekerek boynunu iki yana bükerek kıtlattı. Nefesini sertçe verdi,"Günaydın Olivia. Jack'e söyle bugün tüm işleri iptal etsin. Ailemle vakit geçireceğim."

Olivia kafasını sallayıp,"Emredersiniz."dedi.
Göğsünü Andrew 'e dönerek açıp Bebek emziren leydisini ve kralının yüzünden düşen bin parça durumunu görünce korksa da soramadan edemedi. "Kralım,"
Andrew ona bakınca yutkunma ihtiyacı hissetti. Genç adam çok sert bakıyordu. Sert ve soğuk.

Taş yürekWhere stories live. Discover now