I-Sır Kuyusunun Dibindeki Ölüler🔥

Start from the beginning
                                    

Cam gibi parlayan gözlerinden akan pişmanlık değildi. O hiçbir zaman pişman olmazdı. Tanrı onu yaratırken kalbindeki sevgi damarını kesmişti.

"Karaca bu masalı sana anlatmamış olmalı." güldüm. "Öyle bir kadına bulaşırsan cehennemde bile ondan kaçacak yer ararsın." Başım dönüyordu. Öfke gözlerimi karartıyor, acı bir sarmaşık gibi tüm bedenimi sarıyordu. "Söylesene Ceş, kendi kızını yok etmenin bedelini ödeme vakti gelmedi mi?".

Dudaklarını araladı, lakin tek bir söz dahi edemedi. Beni görmeyeli kaç yıl olmuştu? Özgürlüğü uğruna beni atalı kaç sene olmuştu. "Büyüdüm ben baba, yaptığın yanına kar mı kalacak sandın?"

Evde bir avcı vardı. Yıllardır av rolü yapan, tüfeğini arayan bir avcı. Dilimden zehir gibi dökülen baba sıfatı onu değil beni zehirledi. Sanki bu kelime bana yasakmış gibi. Oysa ben hiç söylenmeyecek iki adama da baba diyordum.

"L-" tek bir harf, elimi kaldırıp onu susturmama yetecek tek bir harf çıktı ağzından. "Adımı bir mezar taşına kazıdın, bana yeni bir isim verdiler Ceş..."

Gözlerini kapattığında sesini yıllar sonra ilk kez duydum. "Gümrah..." o bana cehennemin içinde verilen isimle seslendi. Kalbimin kuruyup sahiplendiği o leke gibi isimle.

Gümrah... Hayatım boyunca bunu duyduğum her an gözlerimin önüne kanlı çivilerle çakıldı.Onun değil, bir başka canavarın bana Gümrah diyen sesi benliğimi aşıp çocukluğuma saplandı.

Farsça, Günahkar anlamına gelen o kelime... Hayatım boyunca asla unutamayacağım o isim. Gümrah Abbasoğlu... Bir Günahkar, adında cehennemi taşıyan bir günahkar.

Gözlerimden benden habersizce akan yaşı durdurmadım. Elimdeki bıçağı artık yere düşürdüğümde başımı eğmiş ve ayak uçlarıma bakıyordum.

Tanrı'nın baba dedmemi istediği adam beni artık görüyordu. Orman evinin içini aşinası olduğum o müzik doldurduğunda kalbim boğazıma geldi. Kendime inanamıyordum. " Kızını özledin mi baba?"

Baiımı kaldırıp mavi alevleri andıran gözlerine baktım. Ay ışığı gözlerine vurduğundan daha da parlak duruyordu. Korkak bir adamdı. Acımasız ama kendi gölgesinden bile korkan bir adamdı Aydemir İzel. "Seni kızının yanına göndereceğim." dedim yemin eder gibi.

Müziğin sesi arttıkça kalbimin sesi de artıyordu. Göğüs kafesime çarptıkça orayı zedeliyordu. "Ne dersin baba..." Dilim aklıma küstü.

"İzel mezarlığına boş bir tabutun yanına değil, bir paçavra gibi teröristlerin eline verdiğin altı yaşındaki o kızın yanına gitmek ister misin?"

Dudaklarım titredi. Burnumdan içeri sızan havada ağır kan kokusu vardı. Ciğerlerimin dağlandığını düşündüm. Kendimi iki boktan hayatın arasında sıkışmış gibi hissediyordum. Hangi adı alsam uykularım olmazdı. Hangi ismin altına sığınsam birileri beni öldürürdü.

Gözlerinin zehirinde yansıyan kendime baktım. İlk gördüğüm hep Gümrah olurdu. Fakat ben bu kez yıllardır rastlayamadığım onu gördüm. Doğduğunda alev gibi yanan teni yüzünden kırk iki gün küvezde kalan adını burdan alan o bebeği. Annesinin "Doğarken kendi cehennemini de getirdin teninde..." dediği o kız bebeği.

Kaçıncı yaşında olduğunu hatırlamadığı bir zamanda babasının bir teröristin avucuna bıraktığı o kız.

Onun ardında Gümrah duruyordu. İrislerinin içinde büyük siyah lekeler olan çilli kadın. Dağlarda kendini korumaya çalışarak büyüyen o kız. Adını bir gece yarısı iğrenç bir adamdan alan o kız.

Günah Lekesi +18Where stories live. Discover now