-26-

7K 516 96
                                    

04.09.2021

***

Günün üçüncü bölümüdür, diğerlerini okumadıysanız kontrol edinn❤️

Arka bahçede, çitlere bakan o bankta oturmuş, yaptığım şeyleri sorguluyordum. Ona Volkan'ın fotoğrafını göndereli 3 hafta olmuştu. O zamandan beri sihirli bir değnek mi denirdi yoksa kötü cadı büyüsü mü bilmiyordum ama benden uzaklaşmıştı, bir anda...

Fırat ve Hakan'ın olduğu grup dışında özel mesajlarıma bile çok geç cevap veriyordu. Pati olarak attığım mesajlara ise anında dönüyordu. Ve bu git gide sinirlerimi bozuyordu. Artık onun yanında arkadaş olarak bile bir değerim yok muydu yani. Kalbim acıyordu. ''Ama sana müstahak olsun, salak Rüzgar. Söyleseydin bunlar olmazdı.'' Akan birkaç damla yaşı silmek için elimi kaldırıp, yanaklarımdan akan damlaları sildim. Yanımda peçete bile yoktu. Az sonra akmaya başlayan burnumla ayaklarımı yere vurup, bir çocuk gibi tepinmiştim.

''Lanet olsun!''

''Lanet okuma, günah.'' Vücudumdan bir elektrik akımı geçtiğine yemin edebilirdim. Az sonra önüme uzatılan peçeteyle kafamı kaldırıp gelene baktım. ''Volkan...'' Dehşete düşmüştüm.

Bana samimi bir şekilde gülümseyip yanıma bıraktı bedenini.

''N-ne işin var burada? Yoksa bu okul-''

''Saçmalama. Ne yapayım sizin leş okulunuzda.'' dedi kollarını bankın arkasından sarkıtıp, bacak bacak üstüne atarak. Az sonra onu merakla incelememle bakışlarını bana çevirdi. Göz devirip alayla güldü. ''Ne bu sinirli ifaden Rüzgar? Çocuktuk o zaman. Kavga falan ettik ama hâlâ bana kinli değilsindir umarım.'' Az sonra gülüşü büyüdü. Omuz silkip daha da yayıldı banka. ''Gerçi beni engellediğine göre...'' dedi hafif bir sitemle.

''Neden geldin buraya?'' Yüzündeki gülüş git gide solmuştu. ''Hayırdır?''

''Volkan cevap ver bana!'' Ani bağırmamla ürkmüştü. Sonra göz devirip, yayıldığı yerden doğruldu. Dirseklerini dizlerine yaslamış, ellerini önünde birleştirmişti. ''Arkadaşımı görmeye geldim. Birkaç saate giderim. Merak etme yemeyiz okulunu.''

Hemen gitmeliydi buradan. Kaya onu görürse biterdim ben. Az sonra telefonu çaldığında hızla cebinden çıkarıp açmadan önce bana doğru salladı. ''Bak arkadaşım arıyor, gidiyorum ben merak etme.'' Ayaklanıp gitmeden önce saçlarımı karıştırmıştı. Elini itip sinirle baktığımda arsız arsız gülüyordu şerefsiz.

O hızla gözden kaybolurken ben de yerimden kalkıp Kaya ve diğerlerini bulmak için kantine doğru ilerlemeye başladım. Orada olabilirlerdi.

Kantine girdiğim anda bizimkileri bir masada otururken görmüştüm. Acaba ne yapabilirdim onu uzaklaştırmak için? Sınıfa girmek güvenli miydi bilmiyordum. Volkan'ın hangi arkadaşını görmeye geldiğini bile bilmiyordum ki. Sahi kimdi onun arkadaşı?

Bir süre düşündüm, bu civarda yakın olduğu, Ömer adında bir arkadaşı olduğunu biliyordum. Yani bizim alt katta kalan sınıfta okuyan çocuktu.

Etrafa baktığımda Ömer'i görmedim. Çabucak halletmeliydim bu işi.

Hızla bizimkilerin yanına ilerlerken, Kaya'yı sessiz sakin bir yere götürmek için ne gibi bahaneler üreteceğimi düşünüyordum.

Yanındaki sandalyeye attım bedenimi. Bir anda bunu yapmama şaşırmış, biraz da ürkmüştü. Yüzümü incelerken, ona daha çok yanaşmış ve koluna sarılmıştım. Bunu çok sık yapardım. Az sonra: ''Nasılsın? Kaç gündür mesajlarıma cevap vermiyorsun ama...'' dedim. Sitemle konuşmama gülümsemişti. Beni kendine çekip kolumu okşadı. Pekala böyle yapınca benim devrelerim yanmıştı zaten. ''Yoğundum biraz.'' diye cevap verdi.

''Hayırdır canım, şirket işleri mi?'' Hakan alayla sorunca kıkırdamıştı. Ben onun gülüşünü izlerken ayağıma vurulmasıyla kafamı Fırat'a çevirdim. Bana uyarıcı bakışlar atıyordu. Muhtemelen salak gibi baktığım içindi. Tam, hafifçe öksürüp geri çekileceğim sırada bakışlarım kantin girişine takıldı, Volkan...

Gözlerim şokla açılırken karşımda oturan Fırat'ın da kaşları çatıldı. Baktığım yere, arkaya doğru çevirdi kafasını. Bir şeyler yapmalıydım. Kaya'yı buradan uzaklaştırmalıydım.

''Kaya...'' dedim bir anda ona dönerken. Hakan'da olan bakışlarını bana yöneltti anında.

''Efendim.''

''Sınıfa çıkalım mı?'' O sırada tekrar kolunu tutmuştum sıkıca.

''Neden?''

''Kendimi iyi hissetmiyorum.'' Böyle deyince ne istesem yapıyordu. Anında kaşları çatıldı. Az sonra yüzümü avuçladı. Boynuma ve alnıma ellerini koymuştu ateşimi ölçmek için. Ne kadar uzaklaştı desem de böyle durumlarda endişesini hissedince içim bir hoş oluyordu işte.

''Ateşin yok. Bir yerin mi ağrıyor?'' Kafamı hızlı hızlı salladım. Arada kantin kapısına bakıyordum. ''Oğlum kendin gitsene! Ne diye çocuğu da peşinden sürüklüyorsun.'' Hakan'ın gülerek konuşmasıyla huysuzca ona dönüp, masanın üzerinde duran eline vurdum. ''Sana ne ya! Hem Kaya bir şey demiyor sana ne oluyor? Değil mi Kaya?'' Kafamı tekrar ona çevirdiğimde onun kaşları çatık, dikkatli bir şekilde kapıya baktığını gördüm. Yani Volkan'a...

İşte şimdi bitmiştim.

SAHTEKÂR | bxbDove le storie prendono vita. Scoprilo ora