Bilge olanlara şaşırmış dona kalmıştı.

Andrew kızı yanlarından ayrılana kadar çatık kaşlarıyla bekledi. Burnundan soluyor, ellerini yumruk yapmış tüm gücüyle sıkıyordu. Edward ve Natalie gözle görülmeyecek kadar uzaklaşınca donmuş ve gözleri sonuna kadar açık şekilde karşıya bakan kıza sert bir tokat attı.

Bilge ne olduğunu anlamadan yediği tokatın sertliğiyle yere düştü.

Sızlayan yanağına titreyen elini götürüp önüne gelen saçları arasında kafasını kaldıracaktı ki Andrew önce davranıp kızın koluna yapıştı, ayağa kaldırdı ve bir ağaca doğru öfkeyle itti. "Sen!"diye bağırdı. "Benim kızımın aklıyla oynayarak, onun kafasını bulandırarak benden intikam mı almaya çalışıyorsun?!" Boynundaki tüm damarlar şişmiş, belirginleşmişti.

Alev püsküren gözleri koyulaşmış, kızın kolunu tuttuğu eli tüm gücüyle un ufak etmek ister gibi sıkıyordu.

Bilge ne yapacağını bilmiyordu.

Adama vursa başına neler gelir bilmiyordu.

Ne diyecek hiç bilmiyordu.

Yanağı kıpkırmızı olmuş yanıyor, gözleri acıyan canıyla dolmuş adama bakıyordu.

"Cevap versene!"diye kükredi Andrew.

Gerçekten çok sinirlenmişti.

Daisy'nin böyle bir cadılık yapabileceği aklına gelmemişti. Bilge korktu. Adama vursa biliyordu ki oracıkta çıplak elle öldürlürdü. Dük gerçekten çok güçlü bir adamdı.
Andrew kızın kolunu bırakıp bir tokat daha atınca, aynı yanağa, tekrar dengesini kaybederek düştü.

Göz yaşlarını tutamadı.

"Ta-tama-mamen,"dedi yüzünü örten dağınık saçlarının arkasından ağladığını anlamasın diye kendisini sıkarken. "Ta-tamamen yanlış anladınız."

"Konuş!"diye bağırdı Andrew tekrar. Bilge kafasını iyice öne eğdi ve gözlerini sımsıkı yumdu. Göz yaşları yumulan gözlerinden taşıp yanaklarını ıslatırken ağzından minik bir hıçkırık kaçtı. Ne diyecek toparlamaya çalışıyordu, dük bozuntusu dan gelecek bir şiddete daha hazır değildi.

"Konuşsana!!"

"Ben köyde özel bir eğitimle büyüdüm."diye başladı yalanına. Ağzından bir hıçkırık daha kaçınca tırnaklarını dizlerine geçirip derin bir nefes aldı. "Bu eğitimin adı ruh hekimliği."

Ne diyecek, ne şekilde mantıklı olacaktı kafasında hala toparlayamadı.

Titremeye başladı. Birkaç saniye sakinleşmek için ufak bir nefes egzersizi yaptı. Bundan önceki yalanlara inanan sonrakilerine de inanır diyip içten içe kendisini rahatlattı ve kendisinden daha emin konuşmaya başladı.

"Ben kanadı kırık insanların kanatlarını tamir ederek tekrardan uçabilmelerini sağlıyor, ruhlarının derinliklerinde gizlenmiş ama nefeslerine dahi baskı yapan mutsuzluklarını gün yüzüne çıkarak yok ediyorum."

Ellerini kaldırıp yüzüne gelen saçları çekti ve bu sayede yanaklarındaki ıslaklıkları göstermeden sildi.

Kafasını kaldırıp başında dikilmiş adama baktı. "Size yemin ederim ki efendim, kızınızın aklını bulandırma niyetinde değildim!"

Andrew, kızın yaptığı açıklamaya inanmak istese de mantığına oturtamadı. Yine de biraz olsun içi rahatlamış, siniri azalmıştı.

"Amacın neydi o zaman?"dedi çatık kaşlarıyla.

"Natalie'nin hırçınlığı altındaki sebebi çözüp onu daha sağlıklı bir çocuğa çevirmek istedim ve yardımda bulundum."

Andrew, Bilge'nin kızaran yanağına kısa bir anlık bakıp tekrar göz teması kurdu. "Nasıl bir yardım?"

Taş yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin