TUHAFLIK

921 72 13
                                    

Uyuyamamıştım. Bugünü düşünmek uykumu getirmemişti. Alarmın çalmasıyla ayağa kalktım ve gardırobuma gittim. Klasik japon okul kıyafetlerimi giydim. Aynanın karşısına geçtim ve saçımı yukarıdan atkuyruğu yaptım. Dudağıma hafif parlatıcı sürdüm ve parfümümü sıktım. Ardından aşağıya kahvaltı yapmak için indim

“Zoé” kafamı kaldırmadan dalgın gözlerle cevap verdim “Hım?”
“Bugün biraz dalgınsın. Bir sorunmu var?” Anneme baktım ve gülümsedim “Yoo, hayır” dedim, “Aksine bugün çok mutluyum” diye ekledim.

Çayımı içip bitirdikten sonra masadan kalktım ve çantamı alıp dışarı çıktım. Kapıyı açtığım anda kageyama ile karşılaştım. Bir eli havada yumruk şeklinde Kapıyı çalmak için hazırda bekliyordu. Güldü, “Merhaba” dedi. Bende ona gülümsedim ve “Merhaba” dedim. Bir süre gözlerine baktım. Sanırım ondaki en sevdiğim özellik gözleriydi..

“Aaa... Zoé bize bir erkek arkadaşı olduğunu söylemedi” yerimde kaskatı kesildim. Kageyamada afallamıştı. Hızla arkamı döndüm ve kaşlarımı çattım. “Öyle birşey yok! O benim arkadaşım!” diye bağırdım. Annem ve babam bize yolda iki aşık görmüş gibi bakarken sinirlerim daha da arttı “Siz işinize baksanıza!” diye tersledim ve kageyamanın kolunu tutup evden uzaklaştırdım. Benim ailemde buydu. Annem ve babam ne zaman yanımda bir erkek görse aynısını yapıyordu.

Bir süre sonra kolunu bıraktım. İki-üç adım kenarına çekilip aramızda mesafe koydum. Okula yaklaştığımızda durdu ve beni kolumdan tutup başka bir yöne sürüklemeye başladı “Hey! Kolumu bırak!” Ne kadar çekiştirmeye Çalışsamda kolumu bırakmıyordu. Bir Dondurmacının önünde durdu, Kolumu bıraktı ve “2 tane çikolatalı dondurma lütfen!” Dedi.

Adam dondurmaları uzattığında cebinden bir miktar para çıkarıp dondurmaları eline aldı. “Hadi gel şurada oturalım” kafasıyla beş adımlık uzağımızdaki masayı gösterdi. “Ama okula geç kalacağız”
derin bir iç çekti. Suratına dik dik baktım ve gösterdiği masaya doğru ilerledim. Uzun cam bir fanusu andıran dondurma kaplarından birini önüme koydu. Bir süre dondurmayı inceledim ardından kafamı kaldırıp karşımda oturan Kageyamaya baktım. İki elide masanın üzerinde suratıma bakıyordu. “Ne?” yüzümü boş boş inceliyordu “Ben... Senden birşey isteyeceğim” dedi. gözlerinin içine baktım ve “Ne isteyeceksin” diye sordum. Bir süre gözlerimi onun gözlerinde gezdirdim, hiçbir şey söylemeyince dondurmamdan bir parça aldım. “Şey...” demesiyle kafamı çevirip gözlerimi onunkine sabitledim   ve tek kaşımı kaldırdım. Sorgulayıcı bakışlarımı üzerinde gezdirdim. hiçbir şey söylemeyince kafamı hafif sağa yatırdım. Gözlerindeki ifadeyi çözemiyordum; endişe, kaygı, karamsarlık?

Bana kesinlikle birşey soracaktı ve cevabımdan korkuyordu. Yanımızdan gelen sesle irkildim ve o tarafa döndüm.

Kageyamanın arkadaşları

Bizi görünce Turuncu saçlı çocuk çıldırırcasına “Ah, selam kageyama!” dedi. bu çocuğu ne zaman görsem bağırıyor ya da ciyaklıyordu. Bir süre sonra arkasından diğer arkadaşlarıda geldi. masamızın etrafına sandalye çekip oturdular.

Kageyama “Sizde nereden çıktınız?” diye sorunca Saçı 3’ e vurulmuş çocuk konuşmaya başladı “Aslında buraya gelmeyi planlamıyorduk bizde. İşte bu salak sizi görünce yanınıza gelelim diye tutturdu bizde bir uğrayalım dedik rahatsızlık vermedik değil mi?” Bunları söylerken suratı tuhaf bir şekle girdi. Birşey ima ediyordu. Kageyama sert bir şekilde yutkundu. Tek kaşım merakla havaya kalktı ardından “Ne ima ediyorsun?” diye sordum. Omuz silkti, “Hiç, kageyama anladı” dedi ve kocaman bir kahkaha attı aynı şekilde grubundaki diğerleride gülüyordu. Bir anda kagayemaya döndüm ve yüzünü incelemeye başladım. Evet, gerçekten Anlamıştı ve sanırım ima ettiği şeyi bilmemem en iyisi olacaktı. birinin elini uzatmasıyla önüme döndüm. Dondurmamı kendi önüne çekti ve hunharca yemeye başladı. “Ben, dondurmaya bayılırım!!” gözlerim şaşkınlıkla irileşmiş ağızım açık kalmıştı. Arkadaşları çok tuhaf. Kahverengi diken şeklinde saçları ve saçlarının ortasının bir tutamı Sarıya boyanmış olan bu çocuk bana çok tanıdık gelmişti. Kageyama çocuğun koluna yumruğunu geçirdi ve ona delici bir bakış attı. Artık o dondurmayı bana tekrardan   uzatsada uzatmasada yemezdim. İştahım tamamen kapanmıştı. “Sorun değil kageyama, bırak yesin” dedim ve gülümsedim. Kafasını yukarı aşağı salladı ve arkadaşlarıyla sohbete daldı.

Biraz zaman geçmişti, hâlâ arkadaşlarıyla birlikte sohbet ediyordu. sanki ben yokmuşum gibi davranıp konuşmaları beni biraz üzmüştü. Yine de hep benimle ilgilenmemesi gerekiyordu. Arkadaş bulayım derken tüm varlığımla yüklenip onu arkadaşız bırakmamalıydım.

Çantamı aldım ve ayağa kalktım. Bu hareketim herkesin üzerime dikkat kesilmesine sebebiyet verdi. Arkamı döndüm ve yanlarından ayrılmak için yürüdüm kapıya vardığımda bir ses duydum  “Hey! Zoé! Nereye?!” duraksadım ancak arkama dönmedim çünkü verebileceğim bir cevap yoktu. Kapıyı arkamdan hızla kapattım ve okula doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Kageyama Tobio × readerWhere stories live. Discover now