Aytun bana doğru uzandığında hafifçe eğildim. Yanağıma sıcacık bir öpücük kondurduğunda anında bir gülümseme belirmişti yüzünde. "Senin aramanı bekliyorduk," Dudakları aşağıya doğru büküldü. "Arasaydın keşke...Yoruldun buraya kadar." Başımı onaylamazca iki yana sallarken Balkır'a yaslandım hafifçe.

Bir kolumu omuzuna koyduğumda sıkıca sarılmıştı belime. Aytun elini yukarıya doğru kaldırdığında yapmak istediği şeyi anlayarak elimi ona doğru uzattım ve ellerimizi birbirine dokundurdum. Parmaklarımız yavaş yavaş birbirine kenetlendiğinde gülümsedim. Bazen üçümüzün arasında çok farklı bir dil varmış gibi hissediyordum. Bir şey söylemesine gerek yoktu artık, birkaç saniye öncesinden yapmak istediklerini anlayabiliyordum.

"Uğraşmayalım boşuna diye...Buradan geçeriz direkt." Okulda işlerim bittikten sonra boşuna oyalanmak istememiştim. Bugün birlikte yemeğe çıkacaktık. İlk defa yaptığımız bir şey değildi ama bugün biraz daha farklıydı işte. Geçmişin hayallerini yaşıyorduk. Bundan daha özel bir şey olabilir miydi?

"Göstermen gereken bir şey var sanki?" Balkır'ın konuşmasıyla birlikte ona döndü bakışlarım. "Göstereyim de kıskan biraz..." Dedim hafifçe geriye çekilirken. Katlayarak arka cebime sıkıştırdığım kağıdı alırken derin bir nefes aldım. Balkır'ın parmakları elimdeki kağıda uzanmış ve yavaşça açmıştı. Aytun geriye çekilirken bakışları kağıdın üzerindeydi. Heyecanla kıpırdandım yerimde. Balkır'ın bakışları tekrardan bana döndüğünde gözlerinin parladığını görmüştüm. Geçen yıllar içinde hiç değişmemişti bakışları, diyordum ki; konuşmasına gerek bile yoktu. Bir bakışıyla anlatıyordu her şeyi.

"3.97 mi?" Aytun'un dudaklarından bir kıkırtı dökülürken elini yüzüne kapatmıştı. Daha sonra yavaşça Balkır'ın kucağından kalktı ve bir anda boynuma sarıldı. Ellerim anında beline dolanırken sıkıca sarılmıştım kollarımın arasındaki Aytun'a. Güzel kokusu burnuma doluyordu. Hiç değişmiyordu...Kaç yıl geçerse geçsin bu kollara sarılmak huzur verecekti bana. "Ağlayacağım şimdi..." Diye mırıldandı yavaşça geriye çekilirken. Elleri yanaklarıma çıktığında küçük bir öpücük kondurmuştu dudaklarıma. Yüzümdeki gülümseme genişlerken titrek bir nefes aldım.

Gözleri ışıl ışıldı. Kısa bir süre bakışlarım yüzünde takıldığında gözümün önünden birçok görüntü geçti. İçimi acıtan, beni mutluluktan delirten ve kaç yıl geçerse geçsin unutamayacağım anılar. Dayanamayarak tekrardan sıkıca sarıldım. Yüzümü omuzuna gömerken küçük küçük öpücükler kondurmuştum boynuna.

Çok fazla şey geçiyordu içimden, çok fazla. Dile getirmeme gerek yoktu, ikisi de anlardı. Bugün üniversitenin birinci sınıfını resmî olarak bitirmiştim. Bir başkası için çok basit bir şeydi belki de. Benim için öyle değildi işte...Yıllarımı almıştı. Dile kolay...Yıllar. Aytun ve Balkır her anımda yanımdaydı. Şimdi hissettiklerimi tarif edecek kelimeler lügatımda yoktu.

Yavaşça Aytun'dan ayrıldığımda her duyguyu içerisinde barındıran bir gülümseme belirdi yüzümde. Anlamış gibi belimdeki parmaklarını hareket ettirmişti. Bakışlarım Balkır'a kaydığında yüzündeki küçük gülümsemeyle bizi izlediğini görmüştüm. Yaslandığı masadan ayrılırken kollarını ileriye doğru uzattı. Anında kollarının arasına girdiğimde sıkıca tutunmuştum ona. Kollarını bedenime dolayarak daha çok yakınına çekti beni.

Kendimi tutamayarak yüzümü boynuna gömdüğümde elini enseme götürerek saçlarımı okşamaya başladı. Titrek bir nefes alarak mümkünmüş gibi daha da sıkı sarıldım Balkır'a. Kelimelerimi bulacak gücüm yoktu. "Gurur duyuyorum seninle." Dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçarken Balkır'ın parmakları sakince belimi okşuyordu. "Ağlama..." Diye fısıldadı sessizce. Bir iç çekerken başımı omuzuna yaslayarak sıkıca üzerindeki tişörtü kavradım. "Ağlama ne olursun..."

lumière | bxbxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin