Peri Masalından Tatlı Düşler

1.3K 154 53
                                    

İçindeki hürriyetin coşkun selleriyle birlikte döndü topukları üzerinde.

Ne ulaşılamaz ve paha biçimlemezdi bir insanın kendisi olabilmesinin verdiği özgürlük.
Ne som altınla ne de mücevherlerle bu denli güzel olabilirdi insan zaten.
En güzel takı hiç şüphesiz dudaklarında asılı kalan gülümseme,gözlerinde yanan ışık ve teninde alev alev yanan hürriyet coşkusu idi.
Kimsecikler yoktu evde.

Ağabeyi ve annesi hala köy evlerindeyken küçük ağabeyi döşeme  atölyesindeydi mesai için.
Ablası Gonca da gelinlik,duvak işlerinden hemen sonra köyden akrabaları bir dayıyla birlikte köy evine ailesinin yanına dönmüştü bugün.
Evde erzak tükenmek üzereydi.

Yazın kat kat incecik yufkalar açılırdı. Sacta iyice pişirilirdi ekmek ,lavaş ,kömbe  ya da katmerler. İtinayla dondurucuya atılır,kışın ısıtılır yenilirdi.
Domatesler kaynatılır yemeklik sos,kahvaltılık sos ya da salça haline getirildi.
Yazdan yapılır kıştan tüketilirdi.
Şimdi evde erzak azalırken yazları gidip kalınan köy evinin mutfağından getirilecek yiyecekleri ayarlıyor olmalıydılar.
Ve ağabeyi Ahmet evin büyüğü olarak tadilat işlerinden sorumluydu.
Bahçedeki tuvalet kapısı,pimapenlerin ayarı vb.

Akça ise minnet duyuyordu.
Sıcak ve rahatlatıcı bir duş aldı öncelikle.
Duş jeliyle okşanan teni çilek kokarken narince kendini kurulayıp odaya adımlamıştı.

Dolabının başına geçerken minik bir tebessümle zafer bakışını yolladı.
Nihayet yalnızca kör ve kara gecelerde kendinin gördüklerini görebilecekti biri.
Üstelik öyle biriydi ki saç tellerinden ayak ucuna dek titretiyordu hayaliyle.
Hayali bile güzeldi.
Onun yollarını beklemek.
Şafak saymak üzere takvim yapraklarından dal koparmalar ile güzeldi Gazi.
Bir Akça'ya "Güzel" diyişi vardı ki dünyada iyi ve güzel ne varsa çok daha iyi ve güzel kılıyordu.

Kızaran pembe yanaklarına bakıp kikirdedi.
Elma şekeri gibi.
Beyaz tenine tezatla kızaran yanaklar alev alev ben buradayım diyordu.

Elleri önce satenden dantelli bir mor-lila geceliğe kaydı.
Yumuşacıktı.
Giymeye kıyamadığı parçalardan biriydi Akça'nın.
Ama dolaba ilk bakıldığında Gazi'nin epeyce bir dikkatini çekmiş olmalıydı ki..
Akça ısırdı dudaklarını.
Bunun içinde hayal etmiş miydi esmer onu?
Hayal edince ise...

Hoşuna gitmiş miydi zihninde çevirdiği halleri?

Cildini nemlendirirken Sahra çölünü andıran kuru beyaz zeminine biraz baz uyguladı pütürlü görüntüden kurtulmak için.
Hafif dokunuşlarla yüzünde bir kalıp gibi olmaması için sünger ve katlanma bölgelerinde de fırça yardımıyla kendi porselen rengi cildini kapattı fondöten ile.

Pudra sürmeyecekti.
Sevdiği doyasıya öpsün istiyordu yanaklarından.

Krem allık şeftali-elma tonlarında elmacık kemiklerine yedirilirken arkada çalan peri masalı kendi düşleri kadar renkli ve ritmikti.
Göz kapaklarına beyaz-bej rengi farı astar çekerken çok hafif pembeli morlu bir rengi dokundurup çekti ufakça.
Daha sonrasında ise daha pırıltılı ve sedefli bir lila rengiyle katlanma bölgesini gölgelendirdi.
Menekşe rengi elde ettiği farla gözleri göklerden,denizlere çevrilmişti.

İçinde kendi yansımasını görebilirdi Gazi bu ışıktan.
Yutkundu Akça.

Burun ucu ve yanaklarını sıvı bir aydınlatıcı ile lambaya dönmemek şartıyla renklendirirken önce dudak kalemiyle bir hat belirledi.
Fazla kavisli ve keskin olup 80'ler diskotekine dönmemek için belli belirsiz ve dudak rengine yakın nude tonlarda bir sınır ile renklendirdi dudaklarını.
Üzerine pembeli bir ruju parmak ucuyla dağıtırken  kendi dudak renginin canlı tonunu elde etti.

Kurdelem KırmızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin