10 • "Oyunun Buz Kesen Notaları"

ابدأ من البداية
                                    

Anlamaz bakışlarım odada gezerken banyodaki su sesini duymuştum, duş alıyordu. Yatak da biraz dağınıktı, uyumuş olabilirdi. Bu ihtimal en azından biraz rahatlattı beni. Nedendi bilmiyordum ama bunları düşünüyordum. Şu sıralar birbirimize bağırsak da, çağırsak da yemek yememesi, uyumaması ve kafasında dönüp dolaşan olayların ardı arkasının gelmemesiyle onu yorması, üzüyordu.

Odayı izinsizce karıştırırken anahtarı bulmuş, bir kayıt ve bir kalem alarak da ona kısa bir not bırakmıştım yürüyüşle ilgili. O esnada masanın altında duran, çekmeceye benzeyen bir kasa olduğunu fark ettim ama açıp bakma fikrine asla yanaşmadım. Her şeyin cevabını istemese de verecekti zamanla. Bu gerçeğin şaşmamasına izin vermeyecektim asla.

Kendi lavaboma gidip, at kuyruğu yaptığım saçlarımı açtım ve üzerimdeki kıyafetleri kirli sepetine attım. Biriken kıyafetlerimi bir ara yıkamam gerekiyordu. Musluğun altındaki dolaplardan birini açtım ve lacivert bir havlu çıkarıp askılığa astım. Derin bir nefes alarak sıcak duşun altına girdim. Sıcak suyun mayıştırmaya başladığı bedenimi hemen toparlayıp kendimi soğuk su ile kendime getirerek duruladım.

Saçlarımdaki fazla suyu sıkıp, havluyu bedenime sardım. Kızıl saçlarımı da zar zor taradıktan sonra sarmak için bir baş havlusuna uzandım. Elime gelen renk tabii ki de lacivertti. Evde bu kadar lacivert renk olmasına ve onun da lacivert giymesine anlam verememiştim ama hoş bir renkti, seviyordum.

Tuvaletin kapısını açtığımda kuruyan boğazımı ıslatmak adına mutfağa doğru yöneldim. İçeri girdiğimde gördüğüm manzara karşısındaysa kollarımı göğüsüme siper ettim. Havlu oraları kapatıyordu ama refleksen olmuştu.

Kıvanç Soykıran, sadece uzun bacaklarını saran lacivert pantolonla, müzede sergilenmelik karın kaslarıyla ve elinde dumanı tüten bir kupayla karşımda duruyordu. Beni görünce donuk bakışlarını korudu ama sertçe yutkunduğu gözümden kaçmamıştı.

Şu an bizi dışarıdan gören biri, olayları çok farklı bir şekilde anlayabilirdi. Bir camdan dışarı baksa mıydım acaba?

Derin bir nefes alıp istifimi bozmadan dolaplardan birini açtım ve bir su bardağı aldım. Bakışlarını havlunun açıkta bıraktığı tenimde hissedebiliyordum. Siktir. Havlu da bornoz değildi, dizlerimin üzerine gelen kısa bir havluydu. Ama ben de nereden bilebilirdim beyefendinin burada olabileceğini? Duruşumu bozmadan suyu doldurdum ve dudaklarıma götürerek içtim.

Tam o sırada havlunun arka tarafının daha da açılmaya başladığını hissedince ağzımdaki su, boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. Bardağı tezgaha bırakıp arkamı kapatacağım sırada büyük ellerin tenime değmesiyle başımın döndüğünü hissettim ve gözlerimi hızla yumdum. Açılmaya yüz tutmuş yeri kapatırken sıcak parmak uçları tenime değiyordu ve kaslarım kasılırken mideme istemsizce sıcak bir şeyler akıyordu. Teninden gelen şarap kokusu, burnumun tam ucundaydı tam da şu an.

Sıcak nefesini kulağımda hissedince titrediğimi hissettim ama belli etmedim. Sıcaklık kulağıma çarpa çarpa, "Kupa Kızı," diye fısıldayınca, dudaklarımdan derin bir nefes ile beraber, "Hm?" mırıltısı dökülüverdi. Ufak bir gülüş sesi kulağıma erişti, sonraysa "Önüne dönebilirsin, kapandı. Gözlerini de," dedi ve nedenini bilmediğim bir şekilde derin bir nefes aldı. "Açmayı da unutma," diye sonlandırdı cümlesini. Bunu söylerken de büyük eli belime gitmiş ve hafifçe dokunmuştu. "Yeter artık bayılacağım," demekten zor alıkoydum kendimi.

Bir şeyler dönüyordu. Hem rahatsız ediyor, hem de daha fazlasını istetiyordu.

Boğazımı temizlediğime dair bir ses çıkardıktan sonra önüme döndüğümde bir adım ötemde o vardı. Sanki az önce aklımı yitirecek olan ben değilmişim gibi duruşumu dikleştirip, "Sağol," dedim. Kokusu burnumda gezmeye devam etmekte ısrarlıydı. Öylece bakmaya devam ederken gözlerinde, adını koyamadığım bir yoğunluk vardı ama ona rağmen gözlerinde bir şey görmüş olma durumu için kendime madalya verecektim. Çarpık bir gülüş sunulmasaydı, bunu yapabilirdim ama bu, gördüğümü bildiğini kanıtlıyordu. Pislik.

KIZIL VE KARAحيث تعيش القصص. اكتشف الآن