Bölüm 10

34 7 12
                                    

"Mahvettim. Her şeyi mahvettim." dedi Byulyi, başını tezgaha yaslamış, ağlarken.

Shi-Ah ismindeki barmen, yaklaşık üç saattir tezgahın başında içen sarhoş bedene bakıp iç çekti. Kesintisiz ağlıyordu, geldiğinden beri. Ne yaşadığını da merak ediyordu. Zaten insanların hayatlarını merak ettiği için psikoloji okuyordu, üniversite parasını çıkarmak için barmenlik yapıyordu. Aynı zamanda bardaki insanların sorunlarını dinleyerek asıl işine alışmaya çalışıyordu. Gözleri saate çevrildi, yakında işi bitecekti. İsmini bilmediği kısa saçlı kıza ilerledi.

Shi-Ah: Merhaba?

Kızın dikkatini çekememişti. Omzunu dürttü, kırmızı gözlerin kendisine çevrilmesiyle ürktü biraz. Gözlüklerini düzeltip kuruyan dudaklarını diliyle ıslattı.

Shi-Ah: İsmin ne?

Byulyi: İsmim kendimde nefret ettiğim şeylerden biri. Boş ver.

Shi-Ah: Ancak o zaman sana seslenemem değil mi?

Byulyi: Seslenme o zaman.

Shi-Ah: Pekala, ben kendimi tanıtayım o halde. İsmim Shi-Ah.

Byulyi: Güzelmiş. İsmin.

Shi-Ah: Teşekkürler. Seni izliyordum ve neden ağladığını merak ettim.

Byulyi: Ne yapayım yani?

Shi-Ah: Anlatmak ister misin?

Byulyi: Hayır. Kendimden utanıyorum bunu ona yaşattığım için.

Shi-Ah: Anlatırsan rahatlayacaksın cidden. Bak ben psikoloji okuyorum, elimden geldiğince sana yardımcı olacağım. Söz.

Byulyi: Beni yargılamayacağına söz ver.

Shi-Ah: Söz veriyorum.

Byulyi: 2 yıl önceydi. O zamanlar Yongsun adında bir sevgilim vardı. Ne bakıyorsun öyle?

Shi-Ah: (şaşırdı) Nasıl bakıyormuşum?

Byulyi: Perde reklamlarında perdenin köşelerine bakıp çığıran kadınlar gibi bakıyorsun.

Shi-Ah: Farkında değildim. Sen anlatmaya devam et. Laubali olmuyorum değil mi sen diye seslenince?

Byulyi: Yavrum diye seslensen bile sorun yok benim için. Gerçi benden küçük duruyorsun ama. 

Shi-Ah "Bu kız çok komik." diye mırıldanıp güldü biraz. Peki bu dalgacı kız neden ağlıyordu? Anlattıklarında devam etmesi için işaret yaptı ona, anlamış olacak ki o da devam etti sözlerinde.

Byulyi: 23 Temmuz günü arkadaşımın sevgilisinin doğum günü partisi vardı, bizi de çağırdı. Ona gelmesi için çok ısrar etmiştim. O sürekli gitmek istemediğini söyleyip beni vazgeçirmeye çalıştı ancak işe yaramadı. Keşke işe yarasaydı.

Sanki o anları yaşıyormuş gibi boş gözlerle bakınmış, ağlamasının şiddetini arttırmıştı. Bir yudum daha almak istedi içkisinden ancak Shi-Ah ona izin vermedi. Ağzına samgyeopsal atıp devam etti, söyledikleri biraz peltekti samgyeopsal yüzünden.

Byulyi: O aptal kafam bir şekilde onu ikna etti işte. Parti günü huzursuzdu. (dudaklarını yalayıp gözleriyle tavana baktı daha fazla ağlamamak için, derince nefes alıp verdi bir süre) Kalabalık olduğu için yanımdan ayrılmamasını, kaybolmasını istemediğimi söyledim ona. Dinlememişti. Kendine içecek almak için bana haber vermeden gitmiş. Onun yok olduğunu fark etmem biraz sürmüştü. (seslice yutkundu) Panikle onu aradım. Önce alt kata baktım, sonra sıra üst kata geldi. (çenesi titredi, kekelemeye başladı) Ü-üst ka-kata gi-gidince, bir erkeğin ona te-tecavüz etmeye çalıştığını gördüm. Sesini bile çıkaramıyordu, çok korkmuştu. Sinirle oraya ilerleyip o kişiyi dövmeye başladım. Tüm hıncımı çıkardım ondan. Biraz gürültülü olmuş olmalıyım ki yukarı kata birkaç kişi çıktı, bizi ayırdılar. Yongsun'la birlikte evden ayrıldık. Gözlerindeki hayal kırıklığını o kadar net hatırlıyorum ki. İçimi paramparça eden sözleri söyledikten sonra yanımdan ayrıldı. "Benim yanımda olacağına, beni koruyacağına söz vermiştin. Ne oldu? En büyük travmam oldun. Biliyor musun, artık bitti. Buraya kadar."

I'm Sorry- MianhaeWhere stories live. Discover now