nothing to worry (final)

396 38 18
                                    


"Gerçekten ikinci evim burası mı yoksa büro mu anlamıyorum bazen."

Cherry elindeki bardağı masaya geri bırakırken kendi kendine söylenmişti. Yine Jisung'un evindeydi ve haftada en az bir kere buraya gelir olmuştu. Jisung'un evi ofise daha yakın olduğu için vakit geçirmek istediklerinde ya da bugün ki gibi bir olay olduğunda oraya gidiyorlardı.

Yaslandığı tezgahta arkasını dönüp akşam yemeğine hazırladıkları makarnaya sos için domates kesmeye devam etti. Arkasını döner dönmez beline dolanan kollarla gülümsemişti. Gittikleri geziden sonra bunu sıkça yapar olmuştu ama asla şikayetçi değildi.

"Neden, istemiyor musun gelmek?"

"İstemiyorum demedim ama haftanın nerdeyse iki günü burda kalıyorum resmen. Dolabında kıyafetlerim bile var Jisung."

Jisung'un güldüğünü duyduğunda kendisi de güldü. Onunla ilk tanıştığında asla bu noktaya gelebileceklerini düşünmezdi. Fazla utangaç ve çekingendi. Lee Taeyong'dan getirdiği dosyaları bile yüzüne bakmadan masaya koyup giderdi ve şimdi sevgilisiydi.

Domatesleri ve tahtayı iyice kenara itip bıçağı daha sonra yıkamak için lavabonun içine attı. Arkasına dönmeye çalışsa bile hala Jisung'un kolları arasındaydı.

Jisung onun çabasını fark ederek kollarını gevşetmiş, iki yanından ellerini tezgaha yaslamıştı. Cherry arkasına döndüğünde gülümseyen bir Jisung'la karşılaşmayı zaten bekliyordu ama bu kadar yakın olmasını beklemiyordu.

Omuzlarını düşürerek ne yapmaya çalıştığını anladığını belli etti. Bu tür şeylere hala alışamamıştı. Birbirlerine sevgilerini göstermek sorun değildi ama bunu Jisung'un kişiliğinde birinden görmek hala şaşırtıyordu.

Ona hızlıca bir öpücük verip geri çekildiğinde tamam olduğunu düşünmüştü ama Jisung'un başını eğip güldüğünü gördü. Daha ne olduğunu anlamadan Jisung onu belinden tutup tezgahın üzerine çıkarmıştı. Şimdi tezgahın üstünde oturduğu için boyları aynı gözüküyordu.

Bu hareket onu utandırmasa da oldukça şaşırtmıştı. Kaşlarını kaldırarak ona bakarken güldü. Jisung'un onun yanında daha rahat olmaya başlamasını seviyordu.

"Böyle anlarda aramızdaki boy farkı kendini daha çok gösteriyor. Yani burada kal." Söylediklerinden sonra dalga geçtiğini belli edecek şekilde gülümseyip Cherry'nin kesmeyi bıraktığı domateslere yöneldi.

Cherry öylece kalırken bunu beklemediği için göz devirmişti. Ellerini tezgaha yaslayarak erkek arkadaşını izlemeye başladı. Fikir o kadar da kötü değildi.

"Sen gerçekten böyle bir insan değildin." Başını sallayarak söylendiğinde Jisung'un tekrar güldüğünü gördü.

Masayı hazırlayıp yemeklerini yerlerken büroda olan konuları ve davaları konuşmuşlardı. Birlikte atlattıkları olayları hatırlayıp gülmüşler, en son bulaşıkları makineye dizip salona geçmişlerdi.

Şimdi Jisung tam anlamıyla Cherry'nin kolları arasındaydı. Cherry başarabildiği kadar kollarını Jisung'un etrafına sarmış, başını da onun başının üstüne koymuştu. Televizyonda açık filmi ikisi de izlemiyor olsa da asıl amaçlarını bozmamak için kapatmıyorlardı.

Saat zaten geç olmuştu ve böyle giderse ikisi de küçücük koltukta uyuyakalacaklardı. Sabah tekrardan işe gitmeleri gerekiyordu. Cherry'e göre, Jisung olmasaydı bu staj işi onu çoktan sıkardı ama Jisung, oraya her gün neredeyse koşarak gitmesinin sebebiydi.

"Kalk hadi. Odaya git." Koluna vurarak konuştuğunda başını daha çok yastığa saklamasından kalkmayacağını anlamıştı. Kendisinin de çok enerjisi yoktu bu yüzden başını tekrar yasladı.

İstediği buysa beraber burada uyuyabilirlerdi. Yine geç kalıp kalmayacakları umurunda değildi. Cezaya da birlikte kalıyor, azarı da birlikte işitiyorlardı. Ne yaparlarsa yapsınlar, birlikte oldukları için hiçbir şey ona kötü gelmiyordu.

Başını tekrar Jisung'un başı üzerine koyup gözlerini kapattı. Kaygılanacak hiçbir şeyi yoktu ve hepsi kolları arasındaki kişi sayesindeydi.

law traniees [park jisung]Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu