confession in the morning

349 37 25
                                    


Jisung yüz üstü dönmeye çalıştığında ve başaramadığında kaşlarını çattı. Uyanmış sayılmazdı ve ne olduğunu anlamamıştı. Gözlerini zorla açıp başını kaldırdı.

Saçları dağılmış bir şekilde dibinde uyuyan Cherry'i gördüğünde ilk birkaç saniye gözleri büyüse de dün akşamı hatırlamış ve başını tekrar yastığa koymuştu. Başı, Cherry'nin boynuna denk gelmişti ve bu yüzden dönememişti. Umursamadan aynı yerine döndü. Tek kolu zaten Cherry'e sarılmıştı.

Kendi kendine gülümserek başını hafifçe geri çekti. Cherry'nin sırtının üzerinden yatağa uzattığı elini çekip saçlarını düzeltti. Uyanmasını istemiyordu, bu yüzden oldukça dikkatliydi. Uyanırsa kalkacağını, ondan önce gideceğini biliyordu ve anın tadını çıkarmayı daha çok isterdi.

Cherry'nin hareket ettiğini fark edince hızlıca başını tekrar, hiç uyanmamış gibi onun boynuna gömmüş ve kolunu da beline atmıştı. Şimdi uyandığı zamanki gibi görünüyordu ve yakalanmazdı.

Dün gece Cherry'e son bir tur oynayacağını söylerken onu daha fazla sıkmak istememişti. Ama bilgisayardan kalktığında çoktan iki saatin geçtiğini görmüş ve Cherry'nin kıvrılıp uyumuş figürüyle karşılaşınca biraz suçlu hissetmişti. Aklında, gidip salonda uyumak vardı ama telefonuyla ilgilenirken uyuyakalmış olmalıydı.

Cherry başını çevirip tek gözünü açtığında o da ilk saniyeler hiçbir şey hatırlamıyordu. Birkaç dakika sonra iki gözünü de açtığında Jisung'un saçlarıyla karşılaşmıştı. İşin garibi bunu hiç garipsememişti bile. Sanki her sabaha böyle uyanıyormuş gibi, sanki uzun zamandır bunu bekliyormuş gibi.

O da aynı şekilde gülümsediğinde Jisung'un geri çekilip tamamen ayık bir şekilde kendine baktığını gördü. Gözleri  düşüp, gülümsemesi silindiğinde kandırılmış bir ifadeyle ona baktı.

"Uyumuyordun."

"Tam olarak beş dakika önce uyandım." Cherry başını sallayıp telefonunu almak için uzaklaşmaya çalıştığında Jisung onu geri çekti. Cherry kaşlarını çatıp tekrar uzaklaşmaya çalıştığında Jisung onu tekrar kendine çekmişti.

"Jisung."

"Gidemezsin." Cherry tek kaşını kaldırığında, aslında bu Jisung'u ilk defa bu kadar özgüvenli görüşüydü. Hoşuna gitmemiş değildi.

"Her kız arkadaşınla beraber uyuyup, sabah onlara sarılıyor musun?" Jisung kaşlarını çatarak, Cherry'i daha net görmek için başını geriye çekti. Yüzünü buruşturdu.

"Saçmalama. Sen arkadaşım falan da değilsin artık. Hiç kendimize yalan söylemeye gerek yok." Cherry hem yakınlıklarından hemde bu aniden gelen sözlerden kalbinin hızlandığını hissedebiliyordu. Jisung'un duymamasını umdu.

"Yani artık sevgilinim diyebiliriz?" Kendinden asla beklenmeyen bir cesaretle bir büyük adım da kendisi attığında cevabı merak ediyordu. Jisung başını sallayıp Cherry'i kendine çekti ve çenesini başının üstüne yasladı.

"Sevgilim dışında kimseye bebeğim demem." Cherry duyduklarıyla güldü ve biraz uğraşmanın kimseye zararı olmayacağını düşündü.

"Sen her şeyi dünden ayarlamışsın o zaman kafanda." Jisung'un gülüşünü duyduğunda gözlerini kapattı. Tekrar uyumak ve buradan ayrılmamak istiyordu.

"Ben bunları çok uzun zamandır düşünüyordum zaten. Senin haberin yoktu diyebiliriz." O da gözlerini kapattığında, ikisi de anın güzelliğinden dolayı gitmeleri gereken bir işleri olduğunu unutmuşlardı. Hatırlayana kadar kesinlikle başlarına bela almış sayılırlardı.

law traniees [park jisung]Where stories live. Discover now