İlaç Gibi İki Düstur💯[1]

147 24 4
                                    

Bu zor zamanlarda gençlerin manevi yükünü hafifletecek sözler ile kalplerin rahatlatılması taraftarıyım. Çünkü zaten en yakını olan ebeveynleri dâhi evlilik konusu açılınca tuğla tuğla engeller ile gençlerin hissiyatlarına barajlar kurmaktadırlar. Bu gençlerin şehvetleri haram, nefislerinin arzulaması günah deyip hemen üzeri çizilecek bir basitlik değil. Şehvet bir nimettir el ve ayak gibi, nefis bir istikrardır aile bağlarını korumak gibi. Gidip de Şeytan'ın yoluyla nefsinin arzusunu giderir ve şehvetini tahrik edip boşaltır isen işte o an sana haram olur. Yoksa nefsin arzusu ve şehvetinin kabarması nikâh yoluyla kurulmuş eşinle ile gidermek büyük nimet, hatta günahlara kefaret bir ameldir. Bu dediklerimin hadis dayanaklarına sonraki bölümlerde değinmek sözüm olsun, ben şimdi gençlerin bekârlığı devasız hastalık gören bakışlarına ilaç gibi iki cümle zikretmek istiyorum. Bunlar bir teselli, temenni, tevekkül, teşekkür(şükür) olsun diye çok da sıkmadan ve üzerinden de hızlıca geçmeden kârarince bahsetmek arzu ediyorum.

(1) HER NASİP VAKTİNE ESİRDİR: Benim yılların teselli ve sabır vesilesi olan bu söz, biiznillah hararetli bu kalplere buz gibi sularla serinlemesine vesile olacak bir haz olacağını murad etmekteyim.

Bizler aceleci olduk ne yazık ki. Nasıl da olmayalım? Çevre o kadar fuhuş bataklığı, iffetsizlik örneği, bedeni pazarlama ticareti olmuş ve her şey o kadar normal karşılanıyor ki Şeytan, nefis, şehvet unutulmuş ki bunların kontrolsüzlüğü sonucu çıkacak arızalar da hâliyle unutulmuş.

Kardeşlerim, yaşıtlarım, büyüklerim... Bunca günahların bunca keyfiyet ve keyifle işlendiği ve vicdanların bunca harama göğüs geremeyip bozulup sustuğu ve öldüğü bu zamanda günahlar ve onlara bulaşma tehlikesinden ötürü bir köşede ağlayan genç nesiller var. Çok azlar belki, belki daha hiç görmemiş de olabilirsiniz, lâkin tohum gibi filizlenmeyi ve aile kurup ümmete bahar getirmeyi niyet eden bu etiketli "Y" ve "Z" kuşağı arasında tek marka olarak "MÜ'MİN" yazan bu kimselerin güneş yüzü görmeden kurumalarına müsaade etmeyin. Kurutmayın elinizdeki tohumu, yeşermesine müsaade edin, filizlensin ve aydınlık bir gelecek yetişsin.

Ey bekâr kardeşlerim, bu yolun yolcusu ve yoldaşlarım, evlilik hayali ve umudu kuran kaderdaşlarım! Sizler kime iman ettiğinizi unutmayın, midenizi aç bırakmayan ve her lokmayı süslü, tatlı, güzel kokulu sunan bir Er-Rezzak var, bin türlü hastalıktan muhafaza eden bir Eş-Şafii, tüm bu sefaletlere rağmen balçık içinden geçen lâkin paçaları temiz bırakan bir El-Kuddûs, bu Yüce Yaradan(C.C) mı, sizleri eşsiz bırakacak El-Vedud ismi dururken?

Sizlere gözyaşlarınıza mâni olmanın zor olacağı, nasibin gerçekten bir vakti olduğu ve onu beklediğini gösteren gerçekten yaşanmış bir hikâyeye burada yer vermek istiyorum, hikâyenin ana kişisi Kadı Ebu Bekir diyor ki;

"Allah korusun ve güzetsin, Mekke'ye yakın bir yerde konakladım. Bir gün çok şiddetli bir şekilde acıktım, açlığımı giderecek hiçbir şey de bulamadım. O esnada ağzı bağlı ibrişim benzeri bir kese buldum, aldım evime götürdüm. Kesenin ağzını çözdüğüm de içinde eşi benzeri görmediğimiz ince bir gerdanlık çıktı. Dışarı çıktığımda yanında 500 dinar para kesesi olan birisi şöyle nida ediyordu;
Kimki inci gerdanlığı bize getirirse bu para kesesi onun."

Kendi kendime "Ben açım, muhtacım, keseyi veririm bu paralarla da ihtiyacımı gideririm," dedim. Adama "Buraya gel," dedim ve onu evime götürdüm. Ona kesenin ve inci gerdanlığın özelliklerini sordum. Adam şöyle şöyle deyince keseyi ona teslim ettim. Bana 500 lira verdi fakat almadım, "Bu benim görevim, bunu sana iade etmek zorundaydım, bundan bir karşılık alamam," dedim. O bunu alman gerektiği çok çok üsteledi ise de kabul etmedim, adam da çekti gitti.

Bana gelince ben evden çıktım ve bir gemiye bindim, gemi parçalandı ve battı. İnsanlar malları ile birlikte denizde boğuldular. Ben bir parça tahtaya tutunarak kurtuldum. Bir süre nereye gittiğimi bilmeden denizde kaldım. Bir süre sonra için de insanların yaşadığı bir adayı ulaştım. Mescide gidip Kur'an okumaya başladım. Benim okumamı duyanlar gelip;
"Bize Kur'an okumayı öğret," dediler. Adada bunu demeyen bir kimse bile kalmadı. Bana bu adadaki insanlardan birçok mal geldi.

Sonra buranın mescidinde mushaf yaprakları buldum ve alıp okumaya başladım. Bu defa bana iyi yazıp yazamadığımı sordular ben "Evet, yazarım," deyince küçüklü büyüklü çocukların bana getirip yazma öğretmemi istediler. Bu işlerle birçok kazancım oldu. Bundan sonra "Burada zengin fakat yetim bir kız çocuğu var. Seni onunla evlendirmek istiyoruz," dediler. İlk önce bundan kaçındım ama bunu yapmam gerekiyor diyerek beni ikna ettiler ve kabul ettim. Zifaf gecesi kızcağızı şöyle bir baktım, birde ne göreyim o gerdanlığını ta kendisi. Kızın boynunda gözlerimi inci gerdanlıktan bir türlü alamıyordum. Sabahleyin bana dediler ki "Efendi bu yetim kızcağızın kalbini kırdın, sürekli gerdana bakmışsın, kızın yüzüne hiç bakmamışsın. Onlara gerdanlık hikayesini anlattım.

Bunu duyunca tekbirlerle tehlillerle karşıladılar. Ne oluyor size diye sorunca dediler ki;
"O gerdanlığı sizden alan adam bu kızın babası idi. Bize onu "Bu gerdanlı iade eden kişi gibi bir Müslümanı dünyada görmedim, Rabbim bizi tekrar buluştursan da onu kızımla evlendirsem," derdi. İşte şimdi bu dua gerçek oldu. Bir müddet onunla evli aldık. Ondan iki evladım oldu."(İlim Yolunda Sabır, sayfa 212-213)

Bu gerçek yaşanmış hikâyeden çıkardığım ibretlik nacizane birkaç nokta mevcuttur, paylaşmak arzu ederim;
● Her fiiliyat nasibinden kaçış değil, varıştır. Çünkü kader kalemi ile yazıp irade etti ise Yaradan(C.C), o ezeli ilim sahibinin dediği elbette ki olacaktır.
● Helâl yola başvurmak sıkıntılar, cefalar, açlık, yokluk getirirse de elbette ki yolun sonu lezzet ve şifadır.
● Evlilik yolu beklemek oturarak olmaz. İlim ve iş ile olmalıdır. Hem bekâr bir mücahid evliliğe nazaran daha rahat ilim tahsil edebilir. İlim için bekâr kalınacak diye de bir şey yoktur! Bekâr gençliğin elindeki gençlik nimeti ve kuvvetini en iyi kullanabileceği şey ilim tahsili ve helâl rızık geçimiyle meşgul olmaktır.

Bekârlık sultanlık mıdır bilmem. İyi yanları da var evliliğe kadar; sefalet yerine eğer ki evliliğe hazırlık amaçlı kullanılır ise. Nasibimiz kaçmaz ve kaçırılmaz iken, evham ve bekâr kalacağız korkusunda olmak yersizdir. Rabb'im Cennetlik nesillere mutlak ki eşler nasip edecek; bu ya Dünya cihanında olur yahut da hadiste geçtiği gibi Cennet'te kıyılan nikâhlar ile;
Allah Azze ve Celle sizden Cennet'e dahil ettiği her mümine yetmiş iki hanım verir. Bunların ikisi hurilerden ve yetmişi Cehennemlik olanların Cennetlik hanımlarındandır.” (İbni Mâce, Zühd: 39)
Tasalanma...

Eşine Temiz Kalma RehberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin