0.1

15 0 0
                                    

 Hala tam olarak ne olduğunu anlamamıştım. Her şey çok çabuk gelişmişti. -lan daha 5 dakika önce binadan atlıyordum sonra ne oldu da buraya geldik?!- Dalgınlığımı fark eden ve adını bilmediğim mavi gözlerin sahibi parmaklarını şıklattığında gerçekliğe döndüm.

"Bekliyorum."

"N-ne?"

"Açıklama bekliyorum."

Ne olduğunun farkına vardığımda sinirlendim. O kimdi de bana hesap soruyordu be! Daha dakikalar önce hayatımda bile yoktu.

"Açıklama yapmak zorunda değilim."

"Çalıştığım hastanenin terasından atlamak üzere olan bir çocuğun bana bir açıklama yapmayı borçlu olduğunu düşünüyorum!(?)"

Tüm bunları söylerken ki ciddiyeti ve anlamadığım bir biçimde kızgın oluşu beni germişti.

-ARAS POV:-

Karşımda duran çocuğun açıklama yapması için bekliyordum. Ne kadar soğukkanlı davranmaya çalışsam da tüm bu olanlar beni oldukça germişti, bir de üstüne açıklama yapmayı reddetmesi(!?)... O sırada onu inceleme fırsatı buldum;

 Kumral saçları dağınık bir şekilde alnını kapatıyordu, buna rağmen bana gerginlikle bakan mavi gözlerini görebiliyordum. Yaşına göre ruhsuz bakan gözlerinde ışık yoktu. Gerçi biraz önce intihar girişiminde bulunan birinden de ne beklenirdi ki? Bakışlarımı vücuduna çevirdim. İnce bir yapısı vardı. Kısaydı da. Yaşını sormadan çocuk diye hitap etmemin nedeni de buydu zaten. 

(Medya:  Deniz)

Ellerine baktığımda bileklerini tuttuğunu gördüm. Canını mı yakmıştım? bu fikir garip bir şekilde kendime kızmama neden oldu. Kol saatime baktığımda saatin geç olduğunu ve çalışma saatimin bittiğini fark ettim. Başımı çocuğa çevirdiğimde onun da bana baktığını gördüm. Gitmem gerekiyordu ama onu burada böylece bırakamazdım.

"Seni evine bırakayım."

Evine götürdükten sonra ailesiyle de konuşurdum zaten. Adını hala öğrenemediğim çocuk yerinde kıpırdandı.

"Ş-şey...Bunu yapmanıza gerek yok."

Az önce ukala bir biçimde konuşan çocuk bir anda süt dökmüş kedi kesilince şaşırmıştım doğal olarak.

"Burada kalmana izin veremem, en azından evine bırakabilirim." bir şey demeden elinden tutarak çekiştirdiğimde şaşkınlıkla bana ayak uydurmak zorunda kaldı. Onun keyfini mi bekleyecektim bir de? Arabama geldiğimizde onun için kapıyı açıp içeri girmesini bekledim, ardından kapıyı kapatıp şoför koltuğuna geçtim. 

"Nerede oturuyorsun?"

"Hastanenin aşağısındaki mahallede oturuyorum. İlk sokak." neresi olduğunu az çok bildiğim için sürmeye başladım.

"Ailen böyle işlerle uğraştığını biliyor mu?" sadece konu açmak için sormuştum bunu. Hangi aile çocuklarının intihar etmek istediğini bilerek müsaade ederdi ki zaten? 

"Tek yaşıyorum ben. Buradan sağa döneceksiniz." duyduğum anda arabayı bilinçsizce durdurmuştum. Yol çok kullanılmadığından boştu.

Tek mi yaşıyordu? Hem de bu kadar ıssız bir yerde. 

"Ailen?"

Başımı ona çevirdiğimde bana bakmadığını, hatta dalga geçer gibi bir ifadeyle pencereden dışarıyı izlediğini gördüm.

"Onlar...Buralarda değiller."

Gözlerindeki ruhsuzluk beni rahatsız ediyordu. Bu kadar güzel bir yüzün sahibine yakıştıramıyordum. Başımı iki yana sallayıp kafamdaki sesi susturdum.

"Ailen buralarda değil derken? Yalnız mı yaşıyorsun?" Hala bana bakmayan çocuğun;

"Evet." demesiyle arabayı çalıştırdım. 

"N-nereye gidiyorsun evim diğer tarafta!?" ellerimi direksiyonda sıkıştırıp, iç çekerek konuştum;

"Evime gidiyoruz."




-Yorumlarınız çok değerli, eleştirirseniz seviniriz^^ 

                                                                               Çiğdem&Çay

SON ŞANS - GAYWhere stories live. Discover now