16.BÖLÜM 🐺KIZGINLIK🐺

Start from the beginning
                                    

Kutunun üzerinde yazan şeyler ile nemlendirici olduğunu anladığımda içim acıya acıya yüzüme sürdüm  kremi.

Hayır yani benim bulduğum mentol yakar.

Bu yakmıyorda.

Kesinlikle çakma.

Saçlarımı tepeden sıkıca toplayıp banyodan çıkıp merdivenlere yönelecekken tuhaf bir his ile kaşlarımı çatarak kaldığım odaya doğru ilerledim.

Elim tam kapı koluna gidip indirecekken açılan kapı ile neye uğradığımı şaşırmıştım.

Tabi şaşkınlığıma şaşkınlık katan şey beni sertçe kendine çeken kollardı.

Beni öylesine sıkı kendisine bastırıyordu ki yüzümün direk göğsüne yapıştığını ve nefes alamayacağımı sandım.

İri kolları sırtıma sıkıca dolanmış, yüzü ise boynuma yakın bir yerde duruyor hırıltılı nefeslerini boynuma bırakıyordu.

"Sorun ne?"

Sessiz mırıltım ona ulaşır ulaşmaz hırıltılı nefesleri kesilmiş yerini derin soluklara bırakmıştı.

"Bir daha asla beni öylece bırakma."

"Ne? Peki, tamam. Ama önce sakin ol."

Derin soluklarda yerini dinginliğe bıraktığında tam ne olduğunu tekrar soracakken aniden benden uzaklaşıp odanın bir kenarına kaçan adam ile neye uğradığımı şaşırdım.

"Kahretsin!"

Burnunu sıkıca tutmuş titreyen eliyle camı açmaya çalışıyor bir yandan da anlayamadığım şeyler mırıldanıyordu.

Camı açtığında bedeninin oradan düşmesi umurunda değilmiş gibi sarktığında ona hala anlamsız bir biçimde bakmaya devam ediyordum.

Tam elini burnundan çekmiş temiz havadan derin bir nefes almışken tekrar burnunu tutmuş ve hızla bana doğru ilerlemişti.

Ben daha ne olduğunu anlamazken yanımdan yıldırım gibi çekip giden adama dair anımsadığım tek şey sarı göz alıcı derecede parlayan gözleriydi.

Olamaz.

Sanırım gerçek kızgınlık şimdi yaşanıyordu.

****

Ela ile bahçede hırkalarımıza sarılmış bir biçimde otururken ben elimdeki kahveyi içiyor, Ela ise bahçede bulduğu ilginç taşları bana gösteriyordu.

Dakikalar öyle geçerken Ela'nın tekrar yanıma gelmesiyle dikkatle ona baktım.

"Bak, pembe."

Yeşil gözleri ışıldayarak minik avucundaki taşı bana göstermeye çalışırken bu haline gülüp bende heyecanla konuştum.

"İnanamıyorum! Bu gerçektende pembe, ama onu nerde buldun ki?"

Kıkırdayıp ellerini arkasına alarak konuştu.

"I-ıh söylemem."

Bende güldüğüm sırada duyduğum ses ile bahçe kapısına baktım.

Adının Milena olduğunu hatırladığım kadın bana doğru geliyordu.

Elimdeki kupayı sıkıca kavrayıp ayaklandım.

Ne için gelmişti ki?

Bana doğru gelmesini beklerken onun gözleri kısılmış bir kartal misali baştan aşağı süzüyordu beni.

İyice bana yaklaştıktan sonra tam karşıma geçip konuştu.

"Bugün seni korumak için ben görevlendirildim, içeri geçsek iyi olacak üç gün boyunca tehlike ensemize çökecek gibi duruyor."

Temkinli bir biçimde söyledikleri ile ona anlamazca bakarken duyduğum çığlık ile yerimde donup kaldım.

Ela!








***********************

BÖLÜM SONU...

Uzun bir zamandır yoktum ancak benim sanırım tek gayem kitaplar, kitaplar ve kitaplar.

Dersler yorucu olsada bence en iyi kaçamağım bölümler olacak gibi, neyse zaman buldukça buraya geleceğimden emin olun kutlarım.

Kendinize iyi bakın.

Hoş kalın, hoşça kalın.

🐺🐺🐺

MÜHÜRLÜM (Mühür Serisi 1)Where stories live. Discover now