♛ BALO

20.8K 1.2K 875
                                    

İnstagram: sehnaz.gulsenn

Mavi Gri – Hayatım Leş

10.Bölüm: Ben Asla Ezilmem!

İmdat!

Kaçışlar için görünmez bir tüneli yanımda taşımayı hayal ediyorum. Ufacık bir arbedeyi çıkarır kendimi o tünelde sorunlar hallolana kadar saklarım. Şayet hayatımın düzene gireceğine dair duyduğum inancım beni terk etmezse!

Benim patronum ile partide karşılaşmam sizce de çok absürt değil mi? Senin elin partisinde karşıma çıkacak kadar ne işsizliğin olabilir be adam!

İş adamlarının kongrede olmasının çok normal olduğunu unutarak sorguluyorum, evet!

Yalnızca dizilerde olduğunu düşündüğüm sürpriz karşılaşmaların hayatıma dahil oluşu bana uyarı çanlarımı çalmam gerektiğini haber ediyordu da ben mi bağdaştıramadığımdan algılamıyordum.

Burada karşılaşmamız tamamıyla benim kara bahtımın talihsizliğine dem vurulmasındandı. Benim bu geceyi dağıtmam, erkenden kalkıp işe gitmeyecekmiş gibi çıldırasıya sabahlamam, çılgınca eğlenmem gerekiyordu.

Fakat gerim gerim gerilmekten akımı yüksek elektrik tellerine dönmüştüm. Yani biri kapılsa, tahtalıköyü yedi ceddime beddua ederek boylayacaktı. 

Hayır diye nidalar atmak istiyordum. Tıpkı Yeşilçam filmlerinde bahtsız başrol gibi ağır çekime alınarak isyanımı basmak istiyordum. Günlük hayatımda ağır çekim gibi bir şansım olsaydı mutlaka bu gibi durumlarda kullanırdım. 

Bazen dilemiyor değildim; bazı durumlarda keşke hem ağır çekim olsaydı hem birine çok pis laf soktuktan sonra arkamızdan havalı bir müzik çalsaydı. Hayatın bu eksikler canımı feci sıkıyordu.

Bir dakika yine konudan bağımsız saçma şeyler düşünmeye başladım. Tamam, asıl olayımıza dönüyoruz:

Kıraç ve Yalın'a...

Ah dertli başım!

Toparlanma gayretime patronumla göz temasımı kesmeme direnişimi ekleyince yalpaladım. Sorusu aklımı başımdan alacak kadar şahsi ve onu ilgilendirmeyecek kadar alakasızdı; bana sevgilimi soruyordu.

Çatık kaşlarının altında meydan okuyan gözlerine bakınca kuru kuru yutkundum. 

Patronumun ateşli öfkesini içinde beslediğini biliyordum ama maruz kalmak bilmekten daha zor geliyordu. Beni yakmaya hazır ateş topu gibiydi.

Bana öyle bakma...

İç sesim yüz ifademe nüfuz etti sanki. O anda Kıraç kaşlarını daha da yıkarak beni yerime mıhladı. İçimi deliyordu resmen. Efendisinin gazabına uğrayan köle misali ürkütüyordu, kölesi olmadığım gerçeğinden kaçarak.

Hayır ben bu kadar korkak değildim. Burası Ram Yayınları değildi ve Kıraç patronum olsa bile özel hayatıma müdahale edecek yetkiye sahip değildi.

Onun sorusunu yanıtlamadan evvel benim sualim vardı. Sonuçta gün içerisinde atacağı her adım benim kontrolümdeydi, buraya geleceğinden haberim yoktu.

Hoş bu yayıneviyle alakalı değildi. Değil mi?

Acaba şirketteki işlerine bakan diğer asistanı burada mıydı?

"Kıraç Bey," dedim korkmamış gibi omuzlarımı silkerken. "Sizi burada görmeyi beklemiyordum?"

Kibarlığımın altında burada ne işin var sorusu yatıyordu. Karşımdaki adam çok zeki olduğundan beni anladı ve sessizliği tercih ederek soru sorma yetkisinin bende olmadığını gösterdi.

BİR ADAMIN DAĞINIK YATAĞIWhere stories live. Discover now