Artık kendini tutamıyor, daha fazlasını istiyordu Jisung. "Odamıza." deyip fısıltı ile zar zor mırıldandı. Uzun zaman sonra ilk birlikteliklerinin koltukta olmasını istemiyordu.

Minho onu duymuştu, kıpkırmızı dudaklarını kocasının boynundan çekip onunla göz göze geldiğinde evin karanlık olmasını umursamadan ilerlemeye başladı. Jisung'un açtığı sadece birkaç düğme onu delirtmişti ve dahasını görmek için her şeyini verebilirdi.

O merdivenlerden çıkarken Jisung, elini Minho'nun gömleğinin ensesinden içeri atmış, tırnakları ile terleyen yerleri çiziyordu. Yatak odalarına girdikten sonra ilerleyip eğilerek eşini yatağa yatırdı.

Onunla bu pozisyona gelmeyi elbette istiyordu ancak şartlar ne yazık ki izin vermemişti. Şimdi ise nefes nefese altındaki adama bakarken tanrıya, varlığı için şükredebilirdi.

Jisung bacaklarını Minho'nun belinden çekerek ellerini onun lacivert gömleğinin düğmelerine atmıştı. Hızlı hareketlerle çözüp üstünden çıkararak onu kenara fırlattığında Minho hiçbir şekilde karşı çıkmıyor, sadece izin veriyordu.

"Sonunda," diye mırıldandığı anda Minho tek elini beline attı, Jisung yay gibi gerildiği sırada boynuna bastırmıştı dudaklarını geri. O kadar yanıyordu ki vücudu, bunu tarif edecek bir ölçü birimi yoktu o an. Sıkıca dişlerini, dibindeki ete geçirdiği sırada kulaklarını kutsatan inlemeyi duydu.

"Lee Know!"

Bu daha bir hırsla hareketlerini yapmasını sağlamıştı, Jisung art arda inliyor, parmakları ile eşinin kollarını sıkıyordu. Kasıklarında büyüyen şişlik işleri daha da dayanılmaz hale getirirken Minho öpücüklerini, kocasının bedeninde aşağıya doğru sıralamaya başladı.

Her eğildiği zaman, boştaki eli ile Jisung'un gömleğinin bir düğmesini daha açıyor onu gittikçe çıplak bırakıyordu. Göbek deliğinin üstüne ıslak dudaklarını bastırdıktan sonra Jisung'un da yardımı ile gömleği üstünden sıyırıp onu da kendi gibi yarı çıplak bıraktı.

Ancak Jisung'un görmesi gereken şeyler vardı. Minho'yu zevkten delirtip, onun o seks sırasında en dağılmış halini görmek istiyordu. Yanakları kızarıyor, dudakları kıpkırmızı ve şiş bir şekilde onu tahrik ediyordu. Gözlerini kapatıp inlediği an Jisung için en iç alıcı andı.

Omuzlarından tutup Minho'yu yatırdıktan sonra üstüne çıkıp, tam kasıklarına oturarak kendini ona sürtmeye başladı. Bir yandan az önce eşinin yaptığı gibi şimdi göğsünü öpüyor, ellerini kalçasına atmış sıkıyordu.

Kendi boynunun moraracağından emindi, onda olan izlerin aynısı Minho'da da olacaktı. Hafifçe yükselip boynunu emmeye, bazen de dili ile ıslatmak için hamle yaptı.

Nefes nefese bir şekilde, "Bir sonraki psikolog randevun ne zaman?" diye sormuş, altında kendini kaybetmiş olan Minho ise sadece inleyip boynunu biraz daha ona açmıştı. Sırası mıydı şimdi diye düşünmeden edemedi.

Kalçalarını biraz daha bastırıp altındaki şişliğin büyümesine izin verdi. Bu gecenin çok özel olmasını istiyordu, birbirlerine aylarca hasretken şimdi kavuştukları için bu geceyi her şekilde mükemmel geçirmek istiyor, bir hata olmaması için çabalıyordu.

"Bana cevap ver." Kendini daha hızlı sürttü. İnleyip, başını geriye attığında eşi de ondan farksız değildi.

"İki gün sonra! Jisung! Ahh!" Minho delirmiş gibi bağırdığı zaman Jisung kendini tutmadan eğilip sertçe dişlerini dudaklarına geçirdi ve var gücüyle ısırırken bir süre sonra emip geri çekildi.

"Beraber gideceğiz."

"Olmaz."

Ağır ağır sormuştu eli Minho'nun kemerini açarken. "Neden?"

wish you back, minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin